Nurtopu Gibi Pandemimiz Oldu: COVID-19
Dünya, 2019 yılının Aralık ayında, Çin’in Hubei eyaletinin başkenti olan Wuhan’dan gelen “gizemli” bir salgın hastalığın haberiyle tek kaşını kaldırmıştı. Rapor edilen 27 olgunun çoğu, bölgedeki bir deniz ürünleri pazarının çalışanlarıydı. Bundan yaklaşık 13 gün sonra, olgu sayısı 60’a dayanmış ve bir kişi hayatını kaybetmişti. Sonrasında büyük hızla yayılmaya devam eden bu hastalığa bir tür koronavirüsün neden olduğu açıklandı ve virüs kısa zaman içinde dünyanın dört bir yanına taşındı. Ocak ayı sonunda, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) hastalık için uluslararası alarm seviyesini “acil” olarak yükseltince, diğer kaş da kalktı.
Toplam olgu ve ölüm sayıları havada uçuşurken, başka ülkeler birçok kısıtlama yöntemleri uygulamaya başladılar. Seyahat yasakları, sokak yasakları, işyerleri ve okulların tatil edilmesi, etkinlik ve kongre iptalleri, askıya alınan spor müsabakaları, karantinaya alınan bir gemiler ve şehirler, hatta toptan kilit altına giren ülkeler… Tüm önlemlere karşın dört bir yanımızı sardı virüs. Ve sonunda, doğal olarak, ülkemize de giriş yaptı. Ve aynı gün, WHO bu salgını pandemi ilan etti. Peki, şimdi ne olacak?
Dünya üzerindeki ülkelerin hemen hepsinde şu anda en az bir kayıtlı olgu var. Nasıl mı bu kadar yayıldı? Elbette küresel ölçekte seyahat edebildiğimiz için. İlk olguların ortaya çıktığı yerde hasta sayılarının azalmaya başladığı haberiyse, yüreklere su serpti. Bu başarının ardında herkesin payı var. Bizler de aynısını yapacağız, paniğe mahal vermeden, bilgi kirliliğinden uzak durarak, uzmanların ve yetkililerin uyarılarını dinleyip canla başla uygulayarak.
Artık hastalığın adı Covid-19 (koronavirüs hastalığı 2019) ve hastalığa neden olan virüsün de ayrı bir adı var: SARS-CoV-2. Bu tip hastalıklara ve etkenlerine tanımlayıcı adların verilmesi önemli. Çünkü virüsler genellikle kalabalık aileler ve literatür çalışmalarının verimliliği açısından da hangi ailenin hangi ferdinden söz edildiğini net şekilde belirtebilmek şart.
Viral (virüs kaynaklı) bir hastalık ortaya çıktığında, yapılması gereken ilk işlerden biri de bu virüsün net kimliğini belirlemek. Önceden tanıdığımız bir virüs mü? Böyle bir virüsün farklı bir formu mu? Yoksa tamamen yepyeni bir virüsle mi karşı karşıyayız? Virüse ve neden olduğu hastalığa karşı nasıl bir strateji izlenmesi gerektiğini belirlemek için bu tespit gerekli. Virüsün özellikleri, kuluçka süresi, hastalık belirtileri ve seyri, nasıl bulaştığı, ne kadar bulaşıcı olduğu, yayılma potansiyelini elden geldiğince sınırlı tutabilmek için neler yapmak gerektiği gibi konuların açıklığa kavuşturulmasıyla virüsün “klinik tablosu” ortaya çıkarılıyor. Bu da, doğru öncelik sırasını, doğru adımları, dolayısıyla da en makul koruma stratejilerini belirlemeyi sağlıyor.
Epidemi nedir, pandemi nedir? Nasıl ortaya çıkarlar?
Belirli bir bölgede yaşayan belirli bir toplumda görülen hastalıklara tıp dilinde “epidemi” deniyor. Eğer hastalık birden fazla kıtaya veya dünyanın tamamına yayılırsa, o zaman da “pandemi” olarak tanımlanıyor. Ancak dünya genelinde çok yaygın görülen her hastalık pandemi değil. Bir ek şart daha var: Hastalığın enfeksiyon yapıcı ve kişiden kişiye bulaşıcı olması gerek.
Bu tip hastalıklar elbette durduk yere çıkmıyor ortaya. Nedenlerinden biri, yeni habitatların açılması. Tarım veya yerleşim gibi çeşitli amaçlarla doğal alanları tahrip ettiğimizde, daha önce hiç karşılaşmadığımız patojenlere, yani hastalık yapıcılara maruz kalabiliyoruz.
Bir diğer neden, doğada normalde bir arada yaşamayan farklı hayvan türlerinin uzun süreyle bir arada tutulması. Örneğin, farklı türde hayvanların bir arada yetiştirildiği çiftlikler. Bir diğer örnek ise Çin’in meşhur canlı hayvan pazarları. Böyle ortamlar, bir anlamda patojen kuluçkalıkları. Virüsler genellikle belirli hayvan gruplarına özgüdür. Ama bu tip yerlerde, yeni karşılaştığı hayvan türlerine de atlayacak şekilde mutasyon geçirmeye başlarlar. Söz konusu mutasyon meydana geldiğinde ve denkleme insan da katıldığında, epidemi kapıları kolayca aralanır
Koronavirüsler hakkında neler biliyoruz?
SARS ve MERS gibi hastalıkları da içeren koronavirüs ailesinin adı, güneşi andıran şekillerinden geliyor. “Corona” sözcüğü, Latince “taç” anlamında. Elektron mikroskopuyla bu virüsleri inceleyen bilim insanları, virüs parçacıklarının yüzeyini kaplayan örtüdeki değnek benzeri çıkıntılı proteinleri görünce onu güneşin taç kısmına benzetmişler.
Koronavirüsler, kendi klasmanlarında büyük kabul edilen RNA virüsleri. Ama yine de mikroskop olmadan göremeyeceğimiz kadar küçükler. Grip virüsüne benzer şekilde havada taşınıyorlar ve havadaki veya yüzeylere yapışmış durumdaki virüslerin vücuda alınmasıyla bulaşıyorlar. Tamamı hayvan kökenli (zoonotik) kabul ediliyor, memelilerde ve kuşlarda hastalık yapıyorlar. Hepsi öldürücü değil, bazıları hafif seyreden üst solunum yolu enfeksiyonlarına yol açmakla yetiniyor. Ama SARS, MERS ve Covid-19 gibi bazıları ölümcül olabiliyor.
Peki ya yeni koronavirüs?
Ailenin diğer üyeleri gibi, SARS-CoV-2 de öncelikle üst solunum yolunu etkiliyor. Ama esas hedefi akciğerler. Bazı kişilerde çok hafif belirtiler gösterebildiği gibi, hiç belirti vermediği de görülmüş (gerçi bu sadece %1 oranında).
Hastalık, sıradan bir nezle gibi başlıyor: kuru öksürük, ateş, kas ağrıları (miyalji) ve genel halsizlikle. Bazı vakalardaysa, ikinci hafta itibariyle tablo ağırlaşabiliyor. Ciğerlerde enfeksiyon, hatta zatürre (pnömoni), solunum güçlüğü ve kanda oksijen yetersizliği (hipoksemi) ortaya çıkabiliyor. Bazı olgularda bulantı, kusma ve ishal (diyare) görüldüğü de rapor ediliyor.
Johns Hopkins Üniversitesi ve CSSE’nin hazırladığı sitede dünya genelindeki COVID-19 vakalarına ait sayısal veriler sürekli güncelleniyor. Buradaki verilere göre, hastalığın öldürücülük oranı yüzde 3,6 civarında. Yani, dünyanın şimdiye dek gördüğü salgınlarla karşılaştırıldığında oldukça düşük. Birçok kaynakta karşılaşabileceğiniz basit bir karşılaştırma: Dünya Sağlık Örgütü’nün tahminlerine göre 2003 yılındaki SARS salgınında ölüm oranı %9,6 civarındaydı, MERS içinse bu yüzde %35’i buluyordu. Ancak klinik tablonun yavaş seyri, yani uzun süre ağır hastalık belirtileri göstermeme, virüsü kapar kapmaz alarma geçmeyi engellediği için yayılma hızını yükselten bir özellik kabul ediliyor.
Bu arada, Yeni koronavirüse ait elektron mikroskopu fotoğraflarını ve bunları temel alarak yapılan bazı görsel modellemeleri, Amerikan Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü’ne bağlı Rocky Mountain Laboratuvarlarının hazırladığı Flickr sayfasında bulabilirsiniz.
Nasıl bulaşıyor?
Koronavirüslerin havada taşınan diğer virüslere karşı nispeten büyük olmaları bizler için bir avantaj. Bu sayede, uzun süreyle öyle salına salına ortamda uçuşamıyorlar ve birkaç metreden öteye taşınamıyorlar. Kısa süren yolculuklarda uçak içindeki herkese bulaşmamasını, sağlık çalışanlarına yönelik bulaş kayıtlarının bu kadar düşük olmasını da muhtemelen buna borçluyuz. Ama elbette, öksürük ve hapşırık sırasında, hatta konuşurken ve gülerken bile ağız ve burundan püskürtülen parçacıklarla daha uzağa gidebiliyorlar.
Genel olarak iki bulaşma şekli var: 1) havadaki damlacıklara doğrudan maruz kalmayla 2) virüs bulaşmış olan yüzeylere değen ellerin ağız, burun ve gözlere temasıyla. Hong Kong’daki bir köpekte görülen düşük düzeyde enfeksiyon vakasıyla evcil hayvanlara bulaşma ihtimali gündeme gelmişti, ama köpekte virüse ait genetik madde tespit edilemeyince bu ihtimal ortadan kalktı.
Genetik analizlerin bize gösterdiği, karşı karşıya olduğumuz koronavirüsün yarasalarda görülen koronavirüs suşlarına %96 benzerlik taşıdığı. Nitekim, SARS salgınından sorumlu koronavirüs de yarasalardan çıkmış, sonra misk kedilerine geçmiş, oradan da insanlara bulaşmıştı. Şubat ayında yayımlanan bir çalışmayla, Covid-19 etkeni koronavirüs ile pangolinlerde görülen koronavirüslerin genetik olarak %99 benzerlik taşıdığı, dolayısıyla da pangolinlerin bu salgında rol oynayan ara konak olabileceği öne sürüldü.
Kimler daha yüksek tehlike altında?
Genel olarak, vücudun hastalıklara karşı direnci yaşla birlikte düşüyor. Covid-19 için de aynısı geçerli. Yaştan bağımsız olarak, çeşitli nedenlerden ötürü bağışıklık sistemi zayıf olanlar veya diyabet, kalp ve akciğer hastalıkları gibi ikincil rahatsızları olan kişiler, genel olarak viral hastalıklara karşı daha duyarlılar.
Hem bulaşma oranı hem de ölüm oranları, 18 yaş altı için çok düşük. Rapor edilen en genç hasta, Wuhan Hastanesi’nde doğmuş olan 30 saatlik bir bebek oldu. Öte yandan, Çin’in bir başka bölgesinde, Covid-19 hastalığı teşhisi koyulan bir annenin sağlıklı bir bebek dünyaya getirmesi, virüsün anneden bebeğe mutlaka bulaşacağı ihtimalini ortadan kaldırdı.
Yine de, gencim ve bağışıklık sistemim güçlü diye kimsenin korkusuz ve bilinçsiz davranmaması gerekiyor. Sadece Covid-19 için değil, tüm hastalıklar için geçerli bu. Genç ve sağlıklı kişiler kalabalık alanlarda çok daha sık bulundukları için virüsü yayma konusunda çok daha aktif rol oynuyorlar. Bu nedenle de, toplum genelinin sağlığı açısından, uyarılara belki de en çok uyması gereken kesim onlar.
Eldeki bir diğer veri de, erkeklerin bu virüsten daha yüksek oranda etkilendikleri. SARS ve MERS için de benzer durum geçerliydi. Bunun nedeni henüz net olarak açıklanabilmiş değil, ama erkeklerin daha fazla sigara içmeleri ve sağlıklarına daha az özen göstermelerinin bunda rol oynadığı düşünülüyor.
Neden 14 gün?
Johns Hopkins Üniversitesi’nin Bloomberg Halk Sağlığı Okulu tarafından yayımlanan ve Çin’in Hubei bölgesi dışından 24 Şubat 2020 tarihine kadar rapor edilip onaylanmış 181 pozitif enfeksiyon vakasını inceleyen çalışmaya göre, virüsle temastan sonra ilk belirtilerin ortaya çıkması ortalama 5 gün sürüyor. Ancak bu ortalamayı veren verilerin bir ucunda 2 gün, diğer ucundaysa 11 gün gibi değerler var.
Aynı çalışmada, daha koruyucu varsayımlar dâhilinde bu sürenin 14 güne kadar uzayabileceği öngörülüyor. Bu nedenle de karantina süresi 14 gün olarak belirlenmiş ve kabul edilmiş durumda. Elbette, virüsle karşı karşıya gelen kişinin hemen o anda enfekte olmaması ihtimali de var. Araştırmacılar bu yüzden, ekstrem durumlarda daha uzun izleme sürelerinin gerekebileceğini de belirtiyorlar. Ama şimdilik, altın standart 14 gün.
Nelere dikkat etmeliyiz?
Aslında, dikkat etmemiz gereken şeyler sadece bu hastalığa özel değil. Kendimizi genel olarak hastalık yapıcılara karşı korumak için yapmamız gerekenler her zaman aynı.
Öncelik, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirmek ve güçlü tutabilmek. Düzgün uyumak, düzgün beslenmek, vücuda zarar verebilecek maddelerden kaçınmak, vücudu aktif tutmak ve hijyene dikkat etmek. Şimdi bunlardan birkaçını açalım.
Dünyada düzgün beslenme konusundaki farkındalık mutluluk verici şekilde, gitgide artıyor. Örneğin, her şeyi “mevsiminde” satın alma ve farklı besin gruplarını dengeli şekilde tüketme bilinci az çok yaygın hale geldi. Hayvansal gıdalarda hastalık yapıcıların daha fazla olabildiğini, bu nedenle bu gıdaların iyi pişirilmesi gerektiğini de öğrendik artık. Bazen tercih meselesi olarak kabul görse de, bir salgın durumunda et ve yumurta gibi gıdaların iyi pişirilmesine kesinlikle dikkat edilmesi öneriliyor.
Hijyen konusundaysa dünyaca biraz daha hızlı yol almamız gerekiyor. Öksürürken veya hapşırırken ağzı kapatmak, dahası bunu ellerimizle değil dirseğin iç kısmıyla yapmak henüz yeterince alıştığımız bir şey değil. Hastalık belirtileri göstermeye başladığımızda toplu taşıma dâhil kalabalık yerlerde bulunmamaya özen göstermek, evde yatıp dinlenmek, bir sağlık kuruluşuna gitmemiz gerekiyorsa da maske takmak gibi alışkanlıkların yaygınlığı ise çok daha kötü durumda. Bu paragrafta söz ettiklerimiz, Covid-19 örneğinde görüldüğü gibi, hastalıkların kişiden kişiye ve hatta ülkeden ülkeye yayılması konusunda bir numaralı etken.
El hijyeni, tüm bulaşıcı hastalıklar için geçerli ve elzem bir önleme yöntemi. Çünkü her gün ellerimiz bir sürü yere değiyor ve yüzeylerden patojenleri topluyor. O eller ağzımız, burnumuz veya gözlerimize dokunduğu anda da patojen vücudun içine geçiş hakkı kazanıyor. Kapı kolları, camlar, telefonlar, bilgisayar klavyeleri, ışık ve asansör düğmeleri, para ve kredi kartları… Birden fazla kişinin elleriyle temas edebildiği bu yerler en ideal bulaşma ortamları. Sık sık elleri yıkamak en iyi çözüm, sadece ortada bir salgın varken değil, her zaman. Ama uzmanlar havlu veya kâğıtla kurulayın ellerinizi diyorlar, sıcak hava makineleriyle değil. Muhtelif yüzeylerin günde iki kez uygun şekilde temizlenmesinin koronavirüsleri tamamen ortadan kaldırdığı da bir araştırmayla kanıtlandı.
Bu tip bir salgın durumunda, içinizin daha da rahat etmesi adına, dezenfekte etme özelliği daha geniş spektrumlu olan sabunlar, spreyler ve yüzey temizleyiciler kullanabilirsiniz. Ancak bu ürünleri kullanmadan önce üstlerinde yazanları okumanızda fayda var; antibakteriyel özellikler sadece bakterilere karşı koruma sağlar, virüs yok etmek istiyorsanız yüksek alkol içeriği veya antiviral özellikler aramalısınız. Belirli durumlarda elleri korumak için lateks eldivenler kullanmak da akıllıca olabilir. Tabii bunlarla da ağız, burun ve yüzünüze dokunmamak şartıyla.
Son olarak da yine, her salgında olduğu gibi, geleneksel sıcak merhabalaşma şekillerinden belirli bir süre ödün vermek gerekiyor. Uzaktan selamlaşmanın kültürümüzde çok yeri olmasa da, bu tür durumlarda riski epey azalttığı bir gerçek.
Ya tedavisi?
Henüz bir tedavisi yok. Aşı geliştirme çalışmaları, virüsün gen dizilimini ortaya çıkaran Çinli araştırmacılar sayesinde çok hızlı şekilde başladı. Fakat ne yazık ki aşı geliştirme çalışmaları çok hızlı ilerleyemiyor. Çünkü elde edilen aşının hem yeterince etkili hem de güvenli olduğundan emin olmak gerek. Çok fazla deneme yapılması, denemelerde olumsuz sonuçlar alınırsa da tasarım aşamasına geri dönülmesi gerekiyor. Her şey yolunda giderse, gerekli izinler için başvuruluyor ve ancak ondan sonra geniş ölçekte üretim yapılabiliyor. Bu nedenle de, Covid-19 gibi hastalıklarda, aşı geliştirilene dek salgın da genellikle bitmiş oluyor. Bir de tabii, hızlı mutasyon sonucu virüs yapısının değişmesi ihtimali var. Bu da, bir anlamda başlangıç noktasına veya ona çok yakın bir noktaya dönmek demek.
Uzmanlar, etkili bir aşının ticari olarak piyasaya sürülebilmesinin bir yıldan daha uzun zaman alacağı konusunda hemfikirler.
COVID-19 hakkında daha fazla bilgi edinmek için Sağlık Bakanlığı bünyesindeki ilgili siteyi ya da Koç Üniversitesi’nin hazırladığı sayfayı ziyaret edebilirsiniz.
REFERENCES
- 1. https://www.who.int/health-topics/coronavirus
- 2. https://www.nature.com/articles/s41564-020-0695-z
- 3. https://foreignpolicy.com/2020/01/26/2019-ncov-china-epidemic-pandemic-the-wuhan-coronavirus-a-tentative-clinical-profile/
- 4. https://annals.org/aim/fullarticle/2762808/incubation-period-coronavirus-disease-2019-covid-19-from-publicly-reported
- 5. https://www.theguardian.com/world/2020/mar/10/can-face-mask-stop-coronavirus-covid-19-facts-checked
- 6. https://medicalxpress.com/news/2020-03-coronavirus-lingers-rooms-toilets-disinfectants.html
- 7. https://www.theguardian.com/world/2020/feb/05/coronavirus-mother-baby-transmission-unproven-despite-case-of-newborn
- 8. http://www.xinhuanet.com/english/2020-02/03/c_138752711.htm
- 9. https://www.nature.com/articles/d41586-020-00364-2
- 10. https://www.nature.com/articles/d41586-017-07766-9
- 11. https://edition.cnn.com/2020/01/19/asia/china-coronavirus-spike-intl-hnk/index.html
- 12. http://weekly.chinacdc.cn/en/article/id/e53946e2-c6c4-41e9-9a9b-fea8db1a8f51
- 13. https://www.businessinsider.com/coronavirus-cases-why-more-men-than-women-2020-2
- 14. https://www.washingtonpost.com/business/energy/chinese-food-will-determine-the-spread-of-pandemics/2020/01/22/a2b901fc-3d95-11ea-afe2-090eb37b60b1_story.html
- 15. https://www.sciencealert.com/uk-team-tests-china-virus-vaccine-on-mice