Hoşluk Uçurumu
Düşündüğünüzden Daha Çok Hoşlanıyorlar
Biriyle sohbete başlamak bazen stresli olabilir. Çoğu zaman doğru şeyi söylemeye çalışıp, doğru konuyu bulmak ve arkadaşça şakalaşmak için doğru zamanı yakalamak endişelenmemize yol açabilir. Kendi zihnimizdeki olumsuz düşüncelere kapılıp gittiğimizde, konuştuğumuz kişiyle aramızda araştırmacıların “hoşluk uçurumu” adını verdiği bir uçurum yaratırız.
Psychological Science dergisinde yayımlanan bir çalışma insanların sohbet sırasında karşı tarafa verdikleri izlenimi pek de önemsemediklerini ortaya koyuyor.
Bu çalışmada sosyal psikolog Erica Boothby ve ekibi insanların konuştukları kişiler tarafından nasıl görüldüklerini ne kadar doğru tahmin edebildiklerini anlamak için birçok deney yaptı. Araştırmacılar hoşluk uçurumunu öğrenciler ve rastgele seçilen insanlarla hem laboratuvarda hem de laboratuvar dışında test ettiler.
İlk deneyde 34 öğrenci eşleştirilip beş dakika boyunca yönlendirmeli konuşmalara katıldı. Daha sonra partnerleri hakkındaki düşüncelerini ve partnerlerinin onlar hakkındaki düşüncelerini tahmin edip değerlendirmeleri istendi. Çalışma sonuçları insanların hoşluk bağlamında kendilerini partnerlerinden daha düşük değerlendirdiklerini gösterdi. Utangaçlık da uçurumun derinliğinde bir rol oynadı. Ancak utangaçlığın yüksek olması uçurumu derinleştirse de, düşük olması uçurumu tamamen ortadan kaldırmadı.
İkinci deney beş dakika boyunca katılımcıların (84 öğrenci) istedikleri herhangi bir konu hakkında konuşmalarına izin verdi. Bu sefer, araştırmacılar katılımcıların sohbetle ilgili ne kadar olumlu veya olumsuz düşünce ürettiklerini incelediler. Sonuç olarak, öğrenciler, partnerlerinde bıraktıkları izlenimin onların partnerleri hakkındaki görüşlerinden daha olumsuz olduğunu gösterdi. Bu bulgu aynı zamanda öğrencilerin partnerlerinde ne kadar hoş bir izlenim bıraktıklarıyla ilgili inançlarıyla da ilintiliydi.
Son birkaç deneyde sohbet süresi artırılıp insanların birbirlerine bağlanması için daha fazla zaman ayrılmış olsa da, hoşluk uçurumu varlığını korudu. Üçüncü deneyde katılımcıların 45 dakikaya kadar partnerleriyle konuşabilme izinleri vardı. Yine de partnerlerinin konuşmadan zevk almadıklarını düşündüler. Bu bulgu da yeni bir uçuruma yol açtı: zevk alma uçurumu.
Son iki deney laboratuvar dışında yapılsa da, hoşluk uçurumu ortadan kaybolmadı. Yurt çalışmasında araştırmacılar yeni gelen üniversite öğrencilerini dört ayrı zaman diliminde test ettiler. Araştırma bulguları öğrencilerin son zaman dilimi hariç diğer tüm zaman dilimlerinde partnerlerinin onlardan hoşlanmadıklarını düşündüler.
Son birkaç düşünce
Boothby ve ekibine göre “dinleyicilerin” ve “konuşanların” sohbeti değerlendirmek için kullandıkları kriterler farklı. Konuşanlar kendilerini daha hoş göstermek için belli bir ideal geliştirirken, dinleyiciler bu idealden habersizler. Dolayısıyla dinleyiciler sohbetin zevkli taraflarına odaklanma eğilimindeyken, konuşmacılar kendilerini yargılıyor. Başka bir deyişle, insanlar sohbet sırasında bıraktıkları izlenimle ilgili daha kötümserler. Ancak tüm bu çalışmaların da gösterdiği gibi, insanlar bizi düşündüğümüzden daha hoş buluyorlar. Böylelikle de neyi nasıl söyleyeceğimiz hakkında endişelenmeyi bırakıp kendimizi yeni bir insanla tanışmanın heyecanına verebiliriz.
REFERENCES
- 1. https://www.psychologicalscience.org/news/releases/you-probably-made-a-better-first-impression-than-you-think.html
- 2. https://www.nytimes.com/2018/09/23/smarter-living/how-to-be-more-likeable.html
- 3. https://digest.bps.org.uk/2018/09/24/the-liking-gap-we-tend-to-underestimate-the-positive-first-impression-we-make-on-strangers/