
Zihnimizin Bizi Şaşırttığı 3 Durum
Dünyamız yaratıcılıklarıyla, yani zihinleriyle tarihin akışını değiştirmiş sayısız bilim insanına, felsefeciye, öğretmene, sanatçıya, yazara ve mühendise ev sahipliği yapıyor. Beynimizle algılayış şeklimiz, bilgiyi düzenleyip fikir yürütebilme kabiliyetimiz uzaya gitmemizi, yapay zekâyı geliştirmemizi, olağanüstü müzik eserleri bestelememizi ve daha fazlasını sağladı.
Tüm bunlar müthiş kazanımlar, eğer ki zihinsel sezgilerimiz yolumuzu şaşırtmazsa. Sonuçta bizler “insanız” ve zihnimiz bizi doğru olmasa da, bazı şeylerin doğruluğuna inandırabiliyor.
Zihin duyular aracılığıyla gelen bilgiyi algılamak ve düzenlemek için belli bir yöntem izler. Algıladığımız şeyden bir anlam çıkarabilmek için şemalarımızdan destek alırız. Şemalar, dünyayı algılayışımızda bize rehberlik eden zihinsel yapılardır. Bu bilişsel yapılar hem kendimizle hem de başkalarıyla ilgili varsayımları barındırırlar. Ancak, bu yapıların temeli her zaman objektif gerçekliğe dayanmaz. Örneğin, çocukluk döneminde yaşanmış duygusal ihmal, ebeveyn reddi ve sevilen birinin kaybı gibi travmalar kendi hakkımızdaki düşünceleri ve genel dünya görüşümüzü etkiler. Ayrıca, bu tür travmatik deneyimler ilerideki hayatımızda benliğimizle ilgili olumsuz bir bakış açısı geliştirmemize, yani olumsuz benlik şemasına evrilebilir.
Sık rastlanılan üç bilişsel hata
Bilişsel hatalar ya da çarpıtmalar zihnimizde içine düştüğümüz küçük kara deliklere benzetilebilir. Bu düşünce kalıplarına hepimiz ara sıra saplanırız ve bunlar kesinlikle herhangi bir psikolojik duruma bağlı değildir. Yine de bu “çarpıtmalar,” şemalarımızla ve yaşadığımız dünyayı algılayış şeklimizin çocukluk döneminde veya yetişkin hayatımızda nasıl koşullandırılarak öğrenildiğiyle ilişkilidir.
Bu düşünce kalıplarının çoğu otomatiktir. Bir başka deyişle, bu kalıpları ya da yapıları o kadar uzun süre deneyimlemişizdir ki, bu şekilde düşünmek özel bir çaba gerektirmez.
- Siyah – beyaz düşünce yapısı (Kutuplaştırmak)
- Başka insanlarla iletişim kurduğunuzda “hep,” “asla,” ya da “tamamen” kelimelerini ne sıklıkla kullanırsınız? Reading Üniversitesi araştırmacıları, Mohammed Al-Mosaiwi ve Tom Johnstone yaptıkları bir araştırmada kutuplaştırıcı kelimelerin çeşitli duygu-durum problemleriyle ilişkili olduğunu buldu. Bireyler bu düşünce paternine başvurduklarında, içinde bulundukları durumun gri taraflarını göz ardı ederler. İş, okul ve/veya ilişkilerinizde kendinizi “tamamen yetersiz” ya da “tamamen başarılı” olarak değerlendirmek bu zihinsel hataya bir örnektir.
- Zihin okuma
- Bu bilişsel hata başkalarının hakkımızda düşündüklerini anlamadan bir yargıda bulunmaya örnektir. Karşımızdaki kişinin bizimle ilgili gerçekten ne düşündüğünü bildiğimizi sandığımızda zihin okuma hatasına düşeriz. Bu genellikle karşımızdaki kişinin etkisi altında olabileceği duygusal durumu yanlış bir şekilde değerlendirmemize sebep olur. Örneğin, işe giderken yolda bir arkadaşınızla karşılaştığınızı ve yüzündeki ifadenin onun kızgın olabileceğini düşündürdüğünü hayal edin. Bu bilgiye dayanarak arkadaşınızın sizi gördüğü için pek mutlu olmadığını varsayabilirsiniz, fakat, işin gerçeği arkadaşınızın ev arkadaşına elektrik faturasını ödemediği için kızgın olması olabilir.
- Duygusal mantık yürütmek
- Bir çoğumuz zaman zaman bu hataya düşeriz. Duygusal mantık yürütmek duygularımızı, içinde bulunduğumuz durum ne olursa olsun kanıt olarak ele almakla ilgilidir. Ancak bu duygularımızın gerçek olmadığı anlamına gelmez. Karmaşık yapıya sahip insanlar olarak her gün birbirinden farklı duyguyu yaşarız ve duygularımızın tanınmaya ihtiyacı vardır. Fakat asıl sorun, durumumuzu değerlendirmek için yalnızca duygularımızı baz aldığımızda ortaya çıkar. Duygusal mantık yürüttüğümüzde kendimizi, “kendimi kötü hissediyorum dolayısıyla bu durumla ilgili bir şeyler kötü olmalı” gibi ifadeler kullanıyorken bulabiliriz.
Son olarak
Hepimiz gündelik hayatta farklı zihinsel hatalara düşeriz. Düşünce kalıplarımız etrafında bir farkındalık oluşturduğumuzda hayatımızı farklı perspektif ve bakış açılarıyla yönlendirmek daha kolay olacaktır.
REFERENCES
- 1. Al-Mosaiwi, M., & Johnstone, T. (2018). In an absolute state: Elevated use of absolutist words is a marker specific to anxiety, depression, and suicidal ideation. Clinical Psychological Science. doi: 10.1177/2167702617747074
- 2. Verwoerd, J., van Hout, W. J. P. J., de Jong, P. J. (2016). Disgust - and anxiety-based emotional reasoning in non-clinical fear of vomiting. Journal of Behavior Therapy and Experimental Psychiatry, 50, 83-89. https://doi.org/10.1016/j.jbtep.2015.05.009
- 3. https://positivepsychologyprogram.com/cognitive-distortions/
- 4. https://www.apa.org/