Palmiye Yağı ve Çevre Dostu Alternatifleri
Palmiye yağını artık sık sık duyuyor olsak da, hayatımızın içine ne kadar girdiğini pek de bilmiyor ve bu muazzam endüstrinin yol açtığı sorunlarla pek de karşılaşmıyoruz. Dünya’da giderek artan palmiye yağı talebini karşılamak için her geçen gün daha fazla tropikal ormanı ve bu ormanlarla ilişkili biyoçeşitliliği kaybediyoruz. Neticede, palmiye yağına alternatif çevre dostu yöntemler üzerine araştırmalar da her geçen gün artıyor ve gelişiyor.
Palmiye yağı, Afrika’ya özgü ama 100 yıl kadar önce Güneydoğu Asya’ya insanlar tarafından süs bitkisi olarak taşınmış, Elaeis guineensis adlı tropikal palmiye ağacından elde edilen bitkisel bir yağ. Süpermarketlerden satın aldığımız ambalajlı ürünlerin yaklaşık yarısında bulunuyor. Çikolatadan deodorantlara, hamur işi gıdalardan diş macunlarına kadar birçok üründe kullanılmasının yanı sıra, hayvan yemi ve biyoyakıt üretiminde de yeri var. Evimize giren gıda ve kişisel bakım ürünlerinde palmiye yağından elde edilen 200’den fazla hammadde olduğu belirtiliyor ve bunların yalnızca %10’unda “palmiye” adı geçiyor. Bu kadar geniş bir yelpazede hammadde olarak kullanılmasının nedenleri de yağın özelliklerinde yatıyor: oda ısısında tam sertleşmediği için kıvam verici, kolay oksitlenmediği için koruyucu, kokusuz ve renksiz olduğundan katkı maddesi, yüksek sıcaklıkta bozunmadığı içinse kızartma yağı olarak epey işlevsel. Bu özelliklerin dışında, küçük alanlarda yıl boyu yüksek verim getiren bir bitki, dolayısıyla sabit gelir peşindeki küçük aile çiftlikleri veya büyük endüstriyel çiftlikler için oldukça cazip.
Neden Tercih Ediliyor?
Palmiye yağının bu kadar kullanışlı olmasıysa, kısa sürede çok yaygın bir tarım ürünü haline gelmesini sağladı. 1995 ile 2015 yılları arasında küresel üretim dört katına çıktı ve 2050 yılına geldiğinizde yeniden dörde katlanmış olacağı tahmin ediliyor. Bunun temel nedeni, yukarıda belirtilen özelliklerinin yanı sıra, bazı büyük firmaların 1990’lar ortalarında insan sağlığına zararlı olduğu tespit edilen margarin gibi hidrojenize yağları üretim bandından çıkarmak istemesi.
Şu anda 150 ülkeden 3 milyar insanın düzenli olarak palmiye yağı içeren ürünler tükettiği düşünülüyor. Bu, kişi başı ortalama 8 kg/yıl palmiye yağı tüketimi demek ve bu toplam üretimin %85’i Endonezya ve Malezya’da gerçekleşiyor.
Özellikle gelişmekte olan tropikal ülkelerdeki yoksullukla mücadele programlarında ciddi üretim teşvikleri var. Fakat bu kadar yoğun tarımsal üretim, tropik iklime has toprak besin ağı döngüleri nedeniyle sürdürülebilir olamıyor. Ayrıca palmiye üretimi için dünyanın en zengin biyoçeşitliliğe sahip ekosistemlerinin muazzam ölçekte tahrip edilmesi de çok tehlikeli (Yalnızca Endonzeya ve Malezya’da palmiye üretimi için ayrılan alan 13 milyon hektar ve bu rakam her gün artıyor). Sosyal medyada, yaşam alanları tahrip edilen fil, gergedan ve orangutan haberlerine sık sık rastlıyoruz. Böyle devam ederse, nesli zaten tehlike altında olan birçok türü kaybedebiliriz. Dünya’nın biyoçeşitlilik hazinesi olarak görülen tropik ormanların korunması oldukça önemli. Yağ palmiyesi, ekvatorun 20 derece kuzey ve güney enlemleri arasındaki tropikal bölgede yetişiyor ve bu bölge, gezegenimiz üzerindeki biyoçeşitliliğin %80’ine ev sahipliği yapıyor. Bu nedenle palmiye yağına alternatif arayışları da son yıllarda hızlandı. Fakat burada bir ikilem de var: Yağ palmiyesi, hektar başına üretimde o kadar verimli ki, başka bir tarım ürününden aynı miktarda yağ elde edebilmek için çok daha fazla tarım alanına ihtiyaç var. Yani şu anda palmiye yağı üretimi tüm dünyada tamamen yasaklansa, yerini alacak diğer tarım ürünleri için daha fazla ormanın yok edilmesi gerekebilir.
Bu zorlu bir mücadele. Küresel üretim bantları ve sistemlerini yeni hammaddelere uygun biçimde değiştirmek zor ve hemen gerçekleşmesi mümkün olmayan bir süreç. Palmiye yağına alternatif olarak kullanılan başka bitkisel yağlar ve karışımlar zaten deneniyor. Keten tohumu ve Hindistan cevizi yağları, ayçiçeği, kakao, shea veya jatropha ve mango çekirdekleri bunların bazıları. Fakat bunlar palmiye sektörüne göre daha küçük ölçekte üretilen tarımsal ürünler ve talebi karşılaması mümkün görünmüyor. Ayrıca, tüm üretim sistemlerinin birbirine bağlı olduğunu da unutmamak gerekiyor. Yüksek kalorili ve yağ asitleri zengini palmiye yağı, hayvan endüstrisinde yem katkısı olarak da kullanılıyor. Dolayısıyla, et ve süt ürünlerine talep arttıkça, palmiye yağı talebi de artacak gibi görünüyor.
Bu nedenlerle, çeşitli küçük firmalar ve araştırma kurumları palmiye yağına alternatif hammadde arayışlarına devam ediyor. Örneğin Polonya’da bir ekip, tavuk yeminde kullanılan palmiye yağına alternatif olarak böceklerden elde edilen toz katkı maddeleri üretiyor. Bu “yem böcekleri” gıda atıklarıyla üretilebiliyor ve yüksek düzeyde protein içerdiği için hayvancılıkta olumlu etkileri gözlemlenmiş.
Alternatifler Sırada
Biyoyakıt endüstrisinde kullanılan palmiye yağına alternatiflerden biri de algler. Algler, kurak koşullarda hayatta kalabilmek için sporlarının çevresini palmiye yağına oldukça benzeyen bir yağ ile kaplıyor ve bu yağı hasat edebiliyoruz. Genetik müdahalelerle, bu alglerin ürettiği yağ miktarı da artırılabiliyor. Japon otomobil firması Honda’nın geçtiğimiz yıllarda kurduğu deneysel bir sistemde, otomobil test merkezlerinde karbondioksiti yakalayarak alg üretiminde kullanan yeni denemeler yapılıyor. Fakat uzmanlar, bu tip denemelerin büyük ölçekli endüstriyel üretimde gerçekten yer bulabileceğinden şüpheli.
Kişisel bakım ve gıda ürünlerinde kullanılan palmiye yağına alternatifler çalışan araştırmacılarsa ağırlıklı olarak fermantasyon süreçlerine yönelmiş. Bu kadar ucuz ve yaygınlaşmış bir hammaddeye alternatif çıkarmanın kolay olmadığı da bir gerçek. C16 Biosciences, Xylome ve Clean Food Group gibi firmalar, laboratuvarda maya kullanarak palmiye yağı işlevlerini tamamıyla karşılayan hammaddeler üzerinde çalışıyor. Bu, bira üretimine benzer bir işlem. Bunlar henüz palmiye yağından daha pahalı, fakat büyük ölçekli teşviklerle sisteme girebileceklerini düşünüyorlar. Ayrıca, yağ üreten mayaları beslemek için gıda atıkları kullanılabiliyor, dolayısıyla bir taşla iki kuş vurmak, deyim yerindeyse, mümkün.
Bu kadar büyük bir endüstrinin kısa sürede ve tamamıyla değişmesi maalesef pek mümkün görünmüyor. Alternatif ürünlerin benzer bir ekonomik değere sahip olması, bunların onay alması ve büyük üretim bantlarına girmesi için beklemeye devam edeceğiz. Bu esnada, gerçek anlamda sürdürülebilirliğin yerellik yolundan geçtiğini hatırlamamız ve tüketim tercihlerimizi bu doğrultuda yapmaya başlamamız gerekiyor. Yerel üretim ve yerel tüketim, tüketicilerin tüm üretim süreçlerini görebilmesi, dahil olabilmesi ve taleplerini doğrudan üreticilere iletebilmesi anlamına geliyor. Gözümüzden ve gönlümüzden uzakta gerçekleşen ormansızlaşma, biyoçeşitlilik kırımı ve benzer ekolojik sorunlar, günlük hayat tercihlerimize ciddi anlamda etki edemiyor maalesef. Fakat hemen yanı başımızda olup bitenlere karşı daha duyarlıyız. Dolayısıyla, her türlü tüketim tercihimizi yerel üretimden yana kullanmak bizleri daha duyarlı tüketiciler haline getirmekle kalmayacak, yerel ekonomiyi destekleyen “türeticiler” olmamızı da sağlayacaktır.
REFERENCES
- 1. https://www.nytimes.com/2024/03/09/climate/palm-oil-lab-startup.html
- 2. https://news.mit.edu/2023/clean-alternative-palm-oil-replacement-0622
- 3. https://www.bbc.com/future/article/20200109-what-are-the-alternatives-to-palm-oil
- 4. https://www.theguardian.com/news/2019/feb/19/palm-oil-ingredient-biscuits-shampoo-environmental