Hücre Aklı
Hücrelerle ilgili iki araştırma arka arkaya yayımlandı. Biri hücrelerin kendi ortamlarının farkında olduğunu, yani “hissedebildiğini ve keşfedebildiğini” iddia ediyordu. Diğeri de yıllarca sonra bile hücrelerin enfeksiyonları hatırlayabildiğini…
Hücrelerin ortamlarını algılayabilmeleri bir tür “güç tespiti” sayesinde oluyormuş. Yani, moleküllerin (ligandların) pozisyonlarını tespit edebilmeleri sayesinde. Ligandlar devreye girdiğinde hücreler onların algılayabildikleri bir güç uyguluyor. Ligandların yayılımlarına göre uyguladıkları bu güç sayesinde de kendi ortamlarını hissedebiliyorlar. Karanlıkta birinin yüzüne ellerimizle dokunarak onu tanıyabilmek gibi biraz.
Hücreler ve ligandları arasındaki etkileşim, dokunun işlevini gerçekleştirebilmesi için büyük önem taşıyor. Hücre ortamındaki değişimlerin algılanması –örneğin embriyonun gelişimi, tümörün büyümesi veya yaraların iyileşmesi gibi– dokunun yeniden oluştuğu durumlarda da aynı şekilde önemli.
Bu hücre güç yayılmasına bağlı olarak da, genetik uyarlamanın etkinleşmesine etki ediyor. Mekanizmada hangi genlerin kendini göstereceğini belirleyen o olağanüstü durum bu şekilde ortaya çıkıyor işte.
Hücrelere dair bu kadar içeriden bilgi edinince, sonuçları da çarpıcı olacağa benziyor. Özellikle de tümörlü dokuların, kanser yapıcı özelliği olan genlerin tedavisine dair araştırmalar söz konusu olduğunda.
Burada bekliyorum
Bağışıklık hücreleri bir hastalığı ya da aşıyı nasıl hatırlıyor da, onlarca yıl sonra aksiyona geçebiliyor? Alın size 100 puanlık uzman sorusu. Ama cevabı bulanlar var: İlk virüs yayılımına cevap veren aynı bağışıklık hücrelerinden oluşan ufak bir grup, yıllar boyunca canlı kalıyor ve vücudu yeniden ele geçirecek aynı mikrobu alt etmek üzere yenilenmeye devam ederek hazır bir şekilde bekliyor.
Biri aşı olduğunda ya da yeni bir enfeksiyona maruz kaldığında, işgalciyi hatırlayan ama daha önce göreve çağrılmamış hücreler –ki kendilerine toy hücre deniyor– çılgınlar gibi bölünmeye başlıyor ve enfeksiyonlarla savaşan fonksiyonlarını sergilemeye başlıyorlar. Böylece “hafıza hücreleri” denilen büyük bir grup ortaya çıkıyor. Zaman içinde bu büyük grup giderek küçülüyor, uzun vadeli hafıza hücreleriyle beklemeye devam ediyor. Peki onları yıllar sonra tekrar harekete geçiren, askere dönüştüren ne oluyor?
Uzun vadeli hafıza hücreleri, zaman içinde pasifleşen, bir zamanların efektör hücreleri. Bu yüzden patojene yeniden maruz kaldıklarında harekete hazır hale geliyorlar.
Araştırmada, uzun vadeli hafıza hücrelerinin yarı ömrünün 450 gün olduğu belirlendi. Vücudumuzdaki standart T hücrelerinin ortalama yarı ömrü ise 30 gün. Hafıza hücresi grubu pasifleştiğinde, bu benzersiz hücreler patojenin olası yayılımına karşı tetikte beklemeye devam ediyorlar.
REFERENCES
- 1. https://m.phys.org/news/2017-12-cells-explore-environments.html
- 2. https://www.nature.com/articles/nature24662
- 3. https://www.nature.com/articles/nature24633
- 4. https://m.phys.org/news/2017-12-cells-infections-decades.html