
Dinozorların Öyküsünde Yeni Sayfalar
Milyonlarca yıl önce, Dünya atmosferini delip geçen büyük bir asteroit, muazzam bir hızla gezegen yüzeyine çarparak 200 kilometre genişliğinde bir krater açmıştı. Çarpışmanın etkisiyle kayaçlar buharlaşmış, atmosfere dolan toz bulutları güneş ışığını perdelemiş ve sıcaklığın 25 dereceden fazla düşmesine neden olmuştu. Aylar boyunca Güneş yüzü göremeyen Dünya’da, bu çarpışmanın yol açtığı büyük bir kitlesel yok oluş yaşanmış ve o dönemde var olan türlerin yüzde 75’i tarihe karışmıştı. Yok olan türler arasında, uçma yeteneği bulunmayan dinozorların tamamı da vardı. Ve böylece, 66 milyon yıl önce bu yok oluşla birlikte Kretase son buldu.
Peki, sonra ne oldu? Sonra, memelilerin yükselişi başladı. Dinozorlarla birlikte yok olan canlıların yerini, yeni canlı türleri aldı. Zaman içinde, insan da bu kervana katıldı. Fakat insanlar, uzun süre boyunca dinozorların varlığından haberdar değildi. Hatta İngiliz doğa bilimci Robert Plot, bilinen ilk dinozor kemiği resmini 1676 yılında tarihe armağan ettiğinde, bunun dev bir insan kemiği olduğunu düşünmüştü. Tarih sayfalarında ilerledikçe, buna benzer dev kemiklerden daha fazlası ortaya çıktı. Ve nihayet, 1800’lerin başına gelindiğinde, İngiliz jeolog ve paleontolog William Buckland da bu kemiklerle karşılaştı. Onların, nesli tükenmiş büyük bir etçil kertenkeleye ait olabileceğini düşündü ve bu canlıya “Megalosaurus” adını verdi. Bu ad bugün hâlâ bir dinozor cinsini tanımlamak için kullanılıyor, ama doğru tahmin ettiniz, bir dinozor adlandıran ilk kişi olan Buckland da onun bir dinozor olduğunu bilmiyordu. Dinozor sözcüğünün ilk kez kullanan, 1842’de Sör Richard Owen oldu.
Takvimler 1980’lere ulaştığında, bilim insanları asteroit tozlarına ait izleri ortaya çıkardılar ve dünyanın dört bir yanında, dinozorların yok olduğu döneme denk gelen (yani dinozor fosillerinin bulunduğu) jeolojik katmanda bu izlere rastladılar. Kısa süre sonra, Meksika Körfezi’nde bu katmanla aynı yaşta bir krater bulundu: Chicxulub. Ve bu noktada öykü, bir anda can buldu.

Jeolojik katmanlarda saklı sırlar
Söz konusu katmanın üst sınırı yüksek yoğunlukta iridyum elementi içeriyordu. Bu element yerkabuğunda nadir bulunsa da, bazı asteroit tiplerinde sık görülüyordu. Bilim insanları, 2016 yılında Chicxulub Krateri’nden alınan kayaç karotlarında (kayaçların yüzeyinden alt katmalara doğru alınan düşey numuneler) gerçekten de yüksek düzeyde iridyum buldular. İridyum içeren kayaçların en yüksek yoğunlukta oldukları örnekse, tepe halkasından alınan bir karottu. Aynı örnekte, kül ve okyanus tortularının bir karışımı, ayrıca asteroitlerde yüksek oranlarda bulunduğu bilinen başka elementler de vardı.
Bu jeolojik katmanla ilgili çalışmalar halen devam ediyor ve uzmanlar yakın zamanda birbiri ardına heyecan verici bulgular açıkladılar. Geçtiğimiz yılın Aralık ayında, Florida Atlantik Üniversitesi araştırmacıları ve uluslararası bir araştırma ekibi, Chicxulub asteroidinin Dünya’ya ilkbaharda çarptığını kesin olarak tespit ettiklerini açıkladılar. Ekip, ABD’de iyi bilinen bir fosil bölgesi olan Tanis’te bulunan balık kemiği fosillerini incelemişti. Bu alan daha önce tarihlendirilmiş ve tam olarak Chicxulub asteroidinin dünyaya çarptığı döneme ait olduğu belirlenmişti. Fosil kemiklerdeki büyüme çizgileri, incelenen tüm balıkların ilkbahar-yaz dönemindeki büyüme evresinde öldüğünü açığa çıkardı. Araştırma ekibi ayrıca, asteroit çarpması sonucu gerçekleştiği bilinen tek toplu omurgalı yok oluşu ipuçlarını koruyan bu katmanın böyle hızlı bir şekilde birikmesinin, çarpmanın tetiklediği muazzam bir ani su yükselişine bağlı olabileceğini söylüyordu.
Tam anlamıyla karanlık bir dönem
Aralık 2021’in ilerleyen günlerinde, California Bilimler Akademisi araştırmacıları, Chicxulub asteroidinin çarpması sonrasında Dünya’nın muhtemelen iki yıl boyunca karanlıkta kaldığını öne sürdüler. Çarpmanın hemen ardından kayaç tozları ve sülfürik asit bulutları tüm gökyüzünü karartarak sıcaklıkları düşürmüş, asit yağmurlarına yol açmış ve bunun sonucunda meydana gelen orman yangınları da atmosferin üst katmanlarında yüksek miktarda kül bulutu ve ince kurum birikmesine neden olmuştu. Araştırmacılara göre, bu bulutlar iki yıl kadar süreyle gökyüzünü kaplamış ve gezegenin büyük bir bölümünü karanlıkta bırakmıştı.
Orman yangınlarını takip eden ilk haftalarda, atmosferde o kadar yoğun miktarda ince kurum vardı ki, güneş ışığı miktarı kritik seviyenin altına düşerek bitkilerin fotosentez yapmasını engelledi. Çarpışma noktasına yakın yerlerdeki türler çok kısa süre içinde ölmüş olsalar da, felaketi takip eden aylarda hasar katlanarak arttı; çünkü bitkilerin fotosentez yapamaması, başlı başına, bir ekosistemin çökmesi için son derece yeterli bir sebepti.
Araştırma ekibinin oluşturduğu simülasyonlar, ekosistemlerin 150 günlük karanlık sonrasında kendilerini toparlayabileceklerini gösteriyordu. Fakat 200 günlük karanlıktan sonra “kritik eşiğe” ulaşılıyordu. Karanlığın 700 gün devam etmesi durumundaysa, yok oluşlar çarpıcı oranda artıyor ve koşulların yeniden eski haline dönebilmesi için 40 yıl geçmesi gerekiyordu.
Ardı arkası kesilmeyen yeni türler
Sadece geçtiğimiz yıl içinde 42 yeni dinozor türü adlandırıldı. Bu yeni türlere ek olarak, Alaska’daki Prince Creek Formasyonu’ndan heyecan verici bulgular geldi. Paleontologlar, yedi dinozor türüne ait bebek ve genç birey kemiklerini teşhis etmeyi başardılar. Son derece nadir bulunan bebek dinozor fosilleri sayesinde, bu türlerin yıl boyu Kuzey Kutup Dairesi’nde kalarak üredikleri ve yavrularını da burada büyüttükleri anlaşılmış oldu.
Heybetli ve korku salan T. rex‘i bilmeyen pek yoktur. Fakat 2020 ve 2021’de yayımlanan çok sayıda çalışma, büyük tyrannosaurların, ancak gençlik yıllarında geçirdikleri bir büyüme sıçraması sonrasında devasa yırtıcılara dönüştüklerini ortaya koydu. Bu sayede daha genç bireyleriyle aynı habitattaki birden fazla nişi ele geçirebiliyor, ekosistemdeki diğer küçük etoburların oynayabileceği rolleri üstleniyor ve tüm bölgenin hakimi olabiliyorlardı. Ama bu durum, sadece onlardan daha büyük etoburların bulunmadığı yerlerde görülüyordu. Evet, tyrannosaurlardan daha büyük türler de vardı. Özbekistan’ın Kızılkum Çölü’nde bulunan bir üst çene parçasından teşhis edilerek Eylül 2021’de literatüre kazandırılan Ulughbegsaurus uzbekistanensis adlı yeni dinozor türü de bunlara bir örnek. Arjantin’in Neuquén bölgesinde devam etmekte olan kazıda çıkarılan titanosaur kemikleriyse, bundan bile daha büyük bir hayvana, hatta belki de şimdiye dek yeryüzünü arşınlamış en büyük hayvana ait olabilir. Bunu, nihai sonuçlar yayımlandığında göreceğiz.
Yine geçtiğimiz yıl Şili’nin Patagonya bölgesinde bulunan, neredeyse bütün haldeki zırhlı dinozor (ankylosaur) iskeleti, daha önce hiçbir dinozorda görülmemiş bir kuyruk yapısına sahip. Günümüzden yaklaşık 75-72 milyon yıl önce yaşamış olan Stegouros elengassen adı verilen türün kuyruğu, birbirine kaynaşmış, kılıç benzeri yedi çift kemiksi plakadan oluşuyor ve neredeyse bir eğreltiotu görünümünde.
Öne çıkan bir diğer yeni dinozor türü, yaklaşık 110 milyon yıl önce yaşadığı düşünülen ve kalıntıları Brezilya’nın güneydoğu bölgesinde keşfedilen Ubirajara jubatus. Tavuk büyüklüğünde bir etçil olduğu düşünülen bu yeni türün en çarpıcı özelliğiyse, her iki omzundan çıkan, uzun ve sert yapılar. Araştırmacılara göre ensesinde ve sırtında renkli tüylere de sahip olan bu tür, belki de gerçekten günümüzün tavus kuşlarını ve cennet kuşlarını andıran “gösterişli” bir ufaklıktı.
Güney Çin’de yumurtadan çıkmaya yakın halde bulunan oviraptorosaur embriyosunun keşfini de unutmayalım. “Bebek Yingliang” adı verilen ve en az 66 milyon yıl öncesine ait bu şaşırtıcı derecede iyi korunmuş dinozor embriyosu, tıpkı bir tavuğa benzer pozisyonda yumurtadan çıkmaya hazırlanıyordu.

İçinde bulunduğumuz 2022 yılının ilk yeni dinozor türüyse, Şubat ayında Kanada’nın Alberta bölgesinden geldi. Artık Thanatotheristes degrootorum olarak bilinen tür, yaklaşık 79,5 milyon yıl önce yaşamıştı ve 8 m uzunluğundaydı, muhtemelen de büyük otçul dinozorlarla besleniyordu. Şubat ayında bir başka keşif de kuzey Arjantin’in Salta bölgesinden geldi. Yaklaşık 70 milyon yıl önce yaşadığı düşünülen bu yeni türe de Guemesia ochoai adı verildi.
Ardından, Mart ayında Çin’in güneybatısında yeni bir dinozor türü keşfedildi. Yuxisaurus kopchicki adı verilen bu örnek, Asya kıtasından adlandırılan ilk erken zırhlı dinozor oldu. Muhtemelen 192-174 milyon yıl önce yaşamış olan bu hayvan 2-3 metre uzunluğundaydı ve eğrelti otları gibi kısa boylu bitkilerle besleniyordu. Boynunu, sırtını, kol ve bacaklarını kaplayan bir dizi kemik plakasına ek olarak, zırhının üzerinde büyük ve sivri dikenleri de vardı.
Son olarak, Nisan ayının başlarında, Kuzey Dakota’daki ünlü Tanis kazı alanında mükemmel şekilde korunmuş bir bacak fosili bulundu. Kemiğin üzerinde hayvanın derisine ait kalıntılar bile duruyordu. Araştırmacılar, derideki toz kalıntıları sayesinde kemiği kesin bir doğrulukla tarihlendirebildiler: 66 milyon yıl önce, Chicxulub asteroidinin Dünya’ya çarptığı zamana. Söz konusu toz kalıntıları, çarpmanın hemen ardından Dünya’ya yağan tozlara aitti. Bu, gerçekten de, asteroidin düştüğü gün ölen bir hayvana ait ilk fosili olabilir.

Asteroit nereden gelmişi?
Chicxulub Krateri’ni açarak dinozorların sonunu getiren asteroidin kökeni hâlâ net olarak bilinmiyor. Harvard Üniversitesi araştırmacılarının 2021’in başlarında yayımladıkları çalışmada, asteroidin Güneş Sistemi’nin kıyısında yer alan Oort bulutsusundan köken aldığı iddia ediliyordu. Bu sonuca, analizlere ve simülasyonlara dayanarak varmışlardı. Fakat kısa bir süre sonra, Colorado’daki Southwest Araştırma Enstitüsü’nden (SwRI) başka bir ekip, dinozor katili asteroidin Mars ve Jüpiter arasındaki ana kuşaktan geldiğini söyledi. Aynı yayında, Chicxulub asteroidine yakın büyüklükteki cisimlerin muhtemelen her 250 milyon ila 500 milyon yılda bir Dünya’ya çarptığı da belirtiliyordu.
Her durumda, artık kesin olarak biliyoruz ki, uçamayan dinozorların sonunu getiren şey, bundan 66 milyon yıl önce Chicxulub bölgesine düşen asteroitti. Fosil alanlarında devam eden kazılar da dinozorların olağanüstü öyküsünde daha fazla ayrıntıyı aydınlatacak büyüleyici bulgular sağlamaya devam edecek.
REFERENCES
- 1. https://www.discovery.com/science/First-Dinosaur-Fossil-Name
- 2. https://edition.cnn.com/2022/03/17/world/yuxisaurus-kopchicki-dinosaur-species-scn/index.html
- 3. http://www.sci-news.com/paleontology/guemesia-ochoai-10578.html
- 4. https://www.nationalgeographic.com/science/article/new-reaper-of-death-tyrannosaur-discovered-canada
- 5. https://www.smithsonianmag.com/smart-news/new-species-of-ankylosaur-unearthed-in-chile-had-a-flat-weapon-like-tail-180979159/
- 6. https://www.smithsonianmag.com/smart-news/strange-new-dinosaur-had-mane-and-strange-shoulder-rods-180976572/
- 7. https://www.smithsonianmag.com/science-nature/dinosaurs-nested-high-arctic-180978050/
- 8. https://astronomy.com/news/2021/03/asteroid-dust-found-at-chicxulub-crater-confirms-cause-of-dinosaurs-extinction
- 9. https://www.sciencedaily.com/releases/2021/12/211210103157.htm
- 10. https://www.theguardian.com/science/2022/apr/07/fossil-dinosaur-killed-asteroid-strike-thescelosaurus-north-dakota-extinction
- 11. https://www.livescience.com/cretaceous-extinction-darkness
- 12. https://www.science.org/doi/10.1126/sciadv.abe3647
- 13. https://www.space.com/dinosaur-impactor-origin