Mısır’ın Gizemli Geçmişinden Heyecanlı Haberler
Antik Mısır’ın gizemleri ortaya çıkmaya devam ediyor. Modern adıyla Luxor, eski adıyla Teb kentinin yakınlarında geçtiğimiz sene eylül ayında keşfedilen ve oldukça iyi korunmuş kalıntıların bulunduğu antik Aten yerleşimi, 1922 yılında meşhur İngiliz arkeolog Howard Carter tarafından keşfedilen firavun Tutankhamun’un mezarından sonra en büyük arkeolojik bulgulardan biri olarak niteleniyor. Yaklaşık 3400 yıl öncesine ait yerleşim, III. Ramses ile III. Amenhotep’in mezarları arasında kalan bir bölgede bulunuyor.
Aten yerleşimine ait detaylara geçmeden önce dönemin siyasi gelişmelerine bir göz atmanın faydası olacaktır, çünkü bazı detayların hâlâ bilinmediği, Mısır Medeniyeti’nin en görkemli günlerinde ilginç olayların yaşandığı ve kısa süreli de olsa tüm Mısır’ı etkileyen bir değişim döneminden bahsediyoruz.
Mısır’ın 18. Hanedanlığı’nda, yaklaşık olarak MÖ. 1386 ile 1353 yılları arasında hüküm sürmüş firavun III. Amenhotep öldüğünde, geride oldukça güçlü ve zengin bir devlet bırakır. Henüz çocuk yaştayken firavun olan III. Amenhotep’in, 38 yıl süren hükümdarlığı boyunca ekonomik, siyasi ve kültürel açıdan devletinin en görkemli günlerini yaşattığı kabul edilir. O sıralar politik ve ekonomik açıdan oldukça güçlenmiş Amon rahipleriyle ilişkileri de epey sıkıdır. Babası III. Amenhotep’in son 8 yılında onunla birlikte devleti yöneten ve ölümünden sonra tahta geçen oğlu IV. Amenhotep ise, birkaç yıl içinde Mısır’ın tüm dini ve kültürel, bununla birlikte siyasi yapısını da değiştirecek bir adım atar. IV. Amenhotep, kraliçe Nefertiti ile birlikte Mısır’ın güneş tanrısı Aten hariç diğer tüm tanrıları yok sayar ve aforoz eder, güneş tanrısı Aten’i tek ve gerçek tanrı ilan eder, kendi adını da Akhenaten olarak (‘‘Aten’e adanmış’’ anlamında) değiştirir. Bunlarla yetinmez, başkent Teb’i terk eder, daha kuzeyde kurduğu Akhetaten (modern ‘‘Amarna’’) kentine taşınır. Sanatsal bir devrim de gerçekleştirir: Eskinin sert hatlı, durağan ve tekdüze tasvir yöntemlerinin aksine, resimde ve heykelde daha yumuşak hatlı, canlı ve detaylı betimlemeler kullanır. Kendi tasvirleri de feminen denilebilecek hatlar taşır, hatta arkeologlar tarafından insanlığın hem annesi hem babası olarak kabul ettiği Aten’e atfen, androjen kabul edilir.
Akhenaten’in dini ve kültürel geleneklere neden bu kadar sert karşı çıktığı ve her anlamda bir devrimin öncülüğünü yaptığı tam olarak bilinmiyor. Sebeplerden biri, babasının sıkı fıkı olduğu Amon kültünün politik ve ekonomik gücünü ortadan kaldırmak olabilir. Ne olursa olsun, hükümdarlığı 17 yıl süren Akhenaten’in ölümünden sonra işler büyük bir hızla eski haline geri döner. Oğlu Tutankhamun’un başa geçmesiyle yeni başkent terk edilir, sanat, din ve diğer yeniliklerin hepsi, hatta adı bile tarihten ve kayıtlardan sistematik olarak silinir. Öyle ki, ancak 18. yüzyılda Amarna’nın keşfedilmesiyle adı yeniden gün yüzüne çıkar. Gizemli, devrimci ve idealist gibi sıfatların yanı sıra, kâfir, fanatik ve hatta deli olduğuna yönelik yakıştırmalara da maruz kalır. Ne olursa olsun, tarihte önemli bir iz bıraktığı kabul ediliyor Akhenaten’in.
İşte bu olayların yaşandığı dönemde, Akhenaten’in babası III. Amenhotep’in hükümdarlığının neye benzediğine dair oldukça önemli ipuçları verebileceği düşünülüyor Aten adlı yeni yerleşimin. Geçtiğimiz sene eylül ayında keşfedilen ve geçtiğimiz haftalarda basın ile paylaşılan kalıntılar, gündelik hayatta kullanılan nesnelerden (mücevherler, takılar, seramik kaplar, vb.) hâlâ sapasağlam ayakta duran kerpiç duvarlara, metal ve cam işliklerinden işçilerin yaşam alanlarına, yönetim binalarından kaya mezarlarına ve hatta bir ekmek fırınına kadar birçok farklı bulgu sunuyor. Kentin ne kadar alana yayıldığı henüz bilinmese de, III. Amenhoptep adını taşıyan mühürlere göre hükümdarlığının 37. yılında, yani sonlarına doğru devleti oğlu ile birlikte yönettiği yıllarda hâlâ kullanıldığı anlaşılıyor.
Akhenaten başa geçip tüm gelenekleri altüst ettiği zaman, burası da kaderine terk ediliyor. Bu, arkeologlar için büyük bir nimet. Kazı alanında çalışan bilim insanları, tüm sokakların, duvarların ve yapıların çok iyi korunduğunu, her an bir eski Mısırlı ile karşılaşacakmışsınız hissi yarattığını söylüyor. Her arkeoloğun hayali olsa gerek.
Akhenaten’den sonra başa geçen Tutankhamun, babasının hükümdarlığını reddettikten sonra başkenti yine taşıyor; fakat eski başkent Teb’e değil, bu sefer Memphis’e. Fakat Aten kentini de yeniden kullanmaya başladığını gösteren kanıtlar var. Hatta, yerleşim katmanlarına bakınca, MS. 300-700 yılları arasındaki Koptik Bizans döneminin izleri de görülüyor. Sonrasında ise çöl kumlarının insafına bırakılmış ve günümüze kadar da gizli kalmış.
Arkeologlar eylül ayında bölgeyi kazmaya başladığında, böyle bir şeyle karşılaşmayı tabii ki beklemiyordu. Tahminlere göre, III. Ramses ile III. Amenhotep’in mezarları arasında kalan bu bölgede Tutankhamun’a adanmış cenaze töreni malzemelerinin bulunacağı bir yapı olduğu düşünülüyordu. Kazı başladıktan birkaç hafta sonra ise, her yönde uzanan kerpiç duvarlar ortaya çıkmaya başladı. Şimdiye kadar süren yedi aylık süre içinde meskûn alanlar, yönetim alanları ve sanayi alanlarından oluşan birkaç mahalle gün ışığı gördü.
Akhenaten döneminde neden terk edildiği tam olarak bilinmese de, babası III. Amenhotep dönemine dair birçok veriye ulaşılacağı düşünülüyor. Birçok firavun mezarının bulunduğu meşhur Krallar Vadisi’ndekine benzer, kayaya oyulmuş odacıklar keşfedildiği için arkeologlar umutlu. Keşif henüz yeni, arkeologlar çalışmaya daha yeni başladı, dolayısıyla kazılar devam ettikçe Aten’in adını tekrar duyacağımıza emin olabiliriz.
Tüm bu gelişmelerin yanı sıra, geçtiğimiz haftalarda Mısır’ın arkeolojik geçmişine dair önemli bir olay daha yaşandı. Mısır’ın başkenti Kahire’deki Mısır Müzesi, şehrin başka bir bölgesinde yeni inşa edilen Ulusan Mısır Medeniyeti Müzesi’ne taşındı. Bu taşınma işleminin en ilgi çekici kısmı ise, 22 firavun mumyasının geçit töreniydi. Aralarında III. Amenhotep’in de bulunduğu 18 kral ve 4 kraliçe mumyası, Firavunların Altın Geçit Töreni olarak adlandırılan bir etkinlikle, 5 km mesafedeki yeni yerine taşındı. Özel güvenlik düzenlemeleriyle, hüküm sürdükleri tarihe göre kronolojik sıralamayla, mumyaların zarar görmemesi için özel sarsıntı engelleyici teçhizata sahip ve antik Mısır döneminde kullanılan at arabalarına benzeyecek biçimde dekore edilmiş araçlarla tek tek yeni müzeye nakledildi. Mumyaların maruz kalacağı sarsıntıyı daha da azaltmak amacıyla araçların geçeceği yollar yeniden asfaltlandı ve mumyaları dış etkenlerden muhafaza etmek için de azot gazı dolu kutular kullanıldı.
Müzenin önümüzdeki ay ziyaretçilere açılacağı tahmin ediliyor. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan siyasi istikrarsızlık ve geçen seneden bu yana tüm dünyayı etkileyen COVID-19 salgını nedeniyle alışık olduğu turizm gelirinden mahrum kalan Mısır için umut verici bir yenilik. Yeni müze, ziyaretçilerin Krallar Vadisi’nde dolaştığı izlenimini yaratacak biçimde düzenlendi. Ayrıca, Tutankhamun koleksiyonuna ev sahipliği yapacak Büyük Mısır Müzesi de önümüzdeki yıl ziyarete açılacak.
REFERENCES
- 1. https://www.nationalgeographic.com/history/article/lost-golden-city-luxor-discovered-archaeologists-egypt
- 2. https://www.bbc.com/news/world-middle-east-56686448
- 3. https://www.theguardian.com/world/2021/apr/09/lost-golden-city-ancient-egypt-aten-discovered