
Etrafınızdaki Tanıdık Yüzlere Dikkat!
Tanıdık gelenlere zihnimizde torpil yapıyoruz…
Hiç en yakın arkadaşınıza benzeyen biri ile karşılaştınız mı? Bu kişiye nasıl bir tavırla yaklaşmıştınız hatırlıyor musunuz? Araştırmalar gösteriyor ki, yabancılarla tanıdıklarımızın yüzleri arasındaki ufak bir benzerlik bile bu yabancılara karşı olan tavrımızı büyük ölçüde etkiliyor.
Bir yüz bin kelimeye değer
Bir insanın sadece yüzüne bakarak yaşını, cinsiyetini ve etnik kökenini tahmin etmek mümkün. Ayrıca herhangi bir yüze baktığımızda, sahibinin kişilik özelliklerini bile tahmin edebiliriz. Bu şekilde birçok insan hakkında kolay yoldan hızlıca bilgi edinebiliriz. Ancak, bu durum topladığımız bilgilerin tahminlerden türediği gerçeğini değiştirmez. Eğer insanları sadece yüzlerine bakarak değerlendirecek olursak, büyük ve geri dönüşü olmayan yanılgılara düşebiliriz. Dolayısıyla yüz benzerliklerinin insanlarla ilgili tutum ve algılarımızı nasıl etkilediğini incelemek önemli.
Tanıdığımız yüzleri tanımadıklarımızdan nasıl ayırt ederiz?
Bilim insanlarınca “yüz tanıma ünitesi” olarak adlandırılan bir mekanizma, bildiğimiz yüzleri yabancı yüzlerden ayırmamıza yardımcı oluyor. Bu mekanizmayla önceden tanıdığımız
yüzleri baz alarak yeni yüzleri algılıyor ve onları “tanıyoruz”. Buna ek olarak tanıma işlemi sırasında beynimizde iki ayrı yol izleniyor: Bunlardan biri, insan yüzünün fiziksel özelliklerini algılamamıza yardımcı olurken (algısal), diğeri tanıdığımız yüzlerle ilgili önceden derleyip topladığımız bilgileri uyarıyor (bilişsel). Hiç tanımadığımız bir yüze bakıyor olsak dahi, beynimiz aynı yüz tanıma ünitelerinden faydalanıyor.
Bilimsel araştırmalar sonucunda öğrendiklerimiz
Notre Dame Üniversitesi’nden psikolog Arne Weigold ve ekip arkadaşları, tanıdık bulduğumuz yüzlerin kişilik özellikleri ve zekâ seviyeleri hakkındaki tutumlarımızı incelemek amacıyla iki ilginç çalışma gerçekleştirdi.
İlkinde, iki ayrı üniversiteden 129 lisans öğrencisine, 30’u kadın 30’u da erkek olmak üzere 60 farklı insanın yüz fotoğrafları gösterildi. Fotoğraflarda kullanılan yüzlerin aynı etnik kökenden olmasına dikkat edildi; küpe ve gözlük takanlarınki ya da sakal gibi çok dikkat çekici özelliklere sahip yüzler çalışmada kullanılmadı. Öğrencilerden 81’i fotoğrafları tanıdıklık ölçütünde değerlendirirken, 48’ide fotoğraftaki yüzlerin kişilikleri ve zekâ seviyeleriyle ilgili 11 soru cevapladılar. Böylelikle, öğrencilerin önceden bir tanıdıklık beklentisine girmeleri önlenmiş ve sonuçlarda karışıklık yaratabilecek etkiler (confounding variables) azaltılmış oldu. Araştırma sonucunda yüz benzerliği ile kişilik ve zekâ algıları arasında istatistiksel açıdan pozitif bir ilişkiye rastlandı. Bu da gösteriyor ki, insanlar tanıdık buldukları kişileri tanıdık olmayanlara oranla daha dışadönük, duygu durumunu kontrol edebilen, anlaşılabilen, yeni deneyimlere açık, değer yargıları yüksek ve daha zeki olarak algılıyorlar.
İkinci araştırmada ise Weigold ve ekibi, fotoğrafları önceden görmenin öğrencilerin kişilik ve zekâ tahminlerinde nasıl bir etki yaratacağını gözlemlemek istediler. Başka bir üniversiteden 130 farklı öğrencinin katıldığı çalışmada, yalnızca ilk yapılan araştırmadaki öğrencilerin benzer ve benzer olmayan olarak değerlendirdikleri fotoğraflar kullanıldı (her kategoriden 10 en çok benzeyen/en az benzeyen erkek; her kategoriden 10 en çok benzeyen/en az benzeyen kadın). Ayrıca, toplam 20 fotoğraf da rastgele olarak tahminlerden önce öğrencilere gösterildi (en az 10 sn boyunca) ve ardından, öğrenciler gördükleri yüzlerin sahiplerinin kişilikleri ve zekâ seviyeleriyle ilgili tahminde bulundular.
İlk deneyde olduğu gibi, ikincisinde de benzerlik algılarıyla kişilik ve zekâ tahminleri arasında pozitif bir ilişkiye rastlandı. Ancak, fotoğrafları önceden görmüş olmak öğrencilerin tahminlerini etkilemedi. Bu da demek oluyor ki, insanların kişilik özelliklerini tahmin etmek söz konusu olduğunda, basit bir yüz aşinalığı bize faydalı olmuyor. Kısacası bu araştırma ile insanların kişiliklerine dair yargılarımızı etkileyen asıl önemli faktörün yüz benzerlikleri olduğu ortaya çıkıyor.
Bu araştırma bize ne katıyor?
Weigold ve ekibinin bu araştırmalarıyla görüyoruz ki, bir yüz gerçekten de bin kelimeye değiyor. Bu konuyla ilgili her ne kadar cevaplanmamış başka sorular olsa da, iki araştırma da bizleri bilişsel yanılgılarımızla yüz yüze getiriyor. Yeni tanıştığımız insanlar hakkında tahminde bulunurken hangi ölçüde beynimize kodlanmış hazır bilgilerden faydalanıyoruz ve hangi ölçüde gerçekçi düşünüyoruz; şöyle bir durup bilinçli bir şekilde kendimize tekrar sormamız gerekiyor.
REFERENCES
- 1. Bruce, V., & Young, A. (1986). Understanding face recognition. British Journal of Psychology, 77, 305-327.
- 2. Weigold, A., Weigold, I. K., Natera, S. N., & Russell, E. J. (2013). The role of face familiarity in judgments of personality and intelligence. Current Psychology, 32, 242-251.