Mantarların Yükselişi
Dünyanın her yerinde mutfakların leziz bir parçası olan mantarlar besin değerleri nedeniyle övgüyü hak ediyor. Lif, vitamin ve antioksidan açısından zengin olmalarının yanında, bazı mantar türleri antibakteriyel ve kanser önleyici özelliklere de sahip. Son birkaç yıldır, sağlığa olumlu etkileri nedeniyle mantarları sık sık başlıklarda gördük. Bu süper yiyecekler şimdilerde de depresyon, beyin hücrelerinde bozulmaya neden olan bazı hastalıklar ve hatta kanser riskini azaltma yetenekleri nedeniyle gündemde.
Mantarlar, hücreleri koruyan güçlü bir antioksidan olan ergotiyonin adlı maddeyi en yüksek oranda içeren gıdalar. Vücudumuzun sentezleyemediği bu maddenin beslenmeyle dışarıdan alınması gerekiyor. Pennsylvania Eyalet Üniversitesi araştırmacıları tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırmaysa, bu maddeyi düşük kanser riski ile ilişkilendirdi. Araştırmacıların bulguları, günde 18 gram mantar yiyen bireylerde kanser riskinin, mantar yemeyenlere kıyasla %45 daha düşük olduğunu gösteriyor. En güçlü ilişkinin görüldüğü kanser tipi ise meme. Merak edenler için, ergotiyonin içeriği en yüksek olan mantarlar shiitake, maitake, istiridye ve kral istiridye mantarları; ancak diğer türler de sağlık açısından benzer faydalara sahip.
Bu çalışmadan sadece bir ay sonra, aynı araştırma grubu mantar tüketiminin olası anksiyete (kaygı) azaltıcı etkileri üzerine nüfusa dayalı bir çalışmanın sonuçlarını da yayımladı. Bir kez daha ergotiyonin maddesine odaklanan araştırmacılar, B12 vitamini, potasyum ve sinir büyüme faktörü gibi diğer biyoaktif bileşikleri de göz önünde tutarak 24.000’den fazla yetişkinden alınan verileri kullandılar ve düzenli mantar tüketicilerinin depresyona yakalanma ihtimalinin daha düşük olduğunu buldular.
Bunlara ek olarak, bazı yenilebilir mantar türlerinin depresyon da dahil olmak üzere nöropsikiyatrik bozuklukların önlenmesinde etkisi olabilecek bazı maddelerin (nörotrofik faktörlerin) ifadesini uyardığı gösterildi. Şubat 2023’te Queensland Üniversitesi araştırmacıları, aslan yelesi mantarında (Hericium erinaceus) sinir büyümesini artıran ve hafızayı güçlendiren bir aktif bileşik keşfettiler. Bu mantar türünden izole edilen bileşikleri kültür ortamında çoğaltılan beyin hücrelerine verdiklerinde, sinir hücrelerinin yeni uzantılar yapmaları yönünde teşvik edildiğini, bu uzantıların da diğer sinir hücrelerine ulaşarak onlarla bağlantı yaptığını gözlemlediler. Bu keşif, Alzheimer hastalığı gibi nörodejeneratif bilişsel bozuklukların önlenmesine ve tedavisine yönelik uygulamalarda kullanılabilir.
İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak
Küresel ölçekte en büyük endişelerinden biri gıda üretiminin karbon ayak izi. Dünya nüfusu hızla artarken tarım faaliyetleri için ağaçsızlaştırılan ormanlık alanların miktarı da her yıl yükseliyor. Yıllık net orman alanı kaybı 2010-2020 arası toplanan verilere göre 4,7 milyon hektara ulaşıyor. Yoğun tarım uygulamaları gübre, tarım ilacı ve yüksek miktarda su kullanımı gibi sorunları beraberinde getirirken; et ürünleri üretimine yönelik hayvan yetiştiriciliği de sera gazı salımı nedeniyle iklim değişikliğine fazladan olumsuz etki yapıyor.
Tüm bu sorunları aynı anda çözebilmek için bazı araştırmacılar yeni bir yaklaşıma yönelmeye başladılar: Ağaçlar ve mantarlar arasındaki ortaklığı kullanmak. Mantar dendiğinde aklımıza gelen şapkalı yapılar, aslında yer altında inanılmaz genişlikte “besin ağları” oluşturan mantarların yalnızca toprak üstündeki kısımları. Mantarlar, karasal ekosistemlerdeki doğal besin döngüsünün çok önemli bir parçası. Hem organik hem de inorganik bileşikleri geri dönüştürüyorlar. Bunu da organik maddeleri parçalayarak ve bunların içerdikleri besin maddelerini toprağa geri vererek yapıyorlar. Mantarlar büyüyüp çoğaldıkça bitkilerle iş birliği kuruyor ve besin maddelerini bitkilerin kullanabileceği hale getiriyorlar.
Yüksek besin değeri taşıyan büyük ve yenebilir mantar gövdelerini üretebilecek ağaçların dikilmesi gerçekten de iklim değişikliğine karşı ciddi ölçüde olumlu etki yaratabilir. Bu konuda potansiyeli yüksek adaylardan biri, parlak mavi rengi sayesinde kolayca tanımlanabilen mavi kanlıca mantarı (Lactarius indigo). Yüksek oranda lif ve esansiyel yağ asitleri içermesinin yanında, antibakteriyel özelliklere ve kanser hücrelerini öldürme yeteneğiyle de farmakolojik potansiyele sahip.
Araştırmacılara göre, sığır yetiştiriciliğinde yıllık protein üretimi hektar başına 4,76-6,99 kg civarında. Aynı 1 hektar, mavi kanlıca mantarın konakçılık eden ağaçları dikmek için kullanıldığında ise yıllık protein üretimi 7,31 kg’a ulaşabilir. Üstelik ağaçsız araziler yerine, atmosferden karbon emecek bol ağaç bulunabilir ve ekosistem üzerindeki -yukarıda değindiğimiz- olumsuz etkiler de ortadan kalkabilir.
Stirling Üniversitesi Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim görevlisi ve makalenin başyazarı Profesör Paul Thomas, “Bu sistemi kullanarak mantar üretiminin, atmosferdeki sera gazlarını önemli ölçüde yakalayıp depolayabileceğini gördük” diyor. Diğer tüm temel gıda kategorilerinin üretiminde sera gazı salımı olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Bu sistem mevcut ormancılık faaliyetleriyle birleştirilseydi, gıda üretim seviyeleri çok yüksek olabilirdi. Son on yıldır ormancılık faaliyetlerinin bir parçası olsaydı, yılda 18,9 milyon insanı beslemeye yetecek kadar yiyecek üretmiş olabilirdik.”
Her şeye kadir bir mantar
Ganoderma lucidum, sert gövdeli ölü ağaç kabuklarında yetişen bir mantar. Geleneksel Çin tıbbında çok uzun süredir kullanılıyor. Sert dokusu nedeniyle doğrudan yenebilir olmasa da toz ya da sıvı halde tüketilebiliyor. Biyoaktif özellikteki polisakkaritler, triterpenoidler ve polifenoller açısından son derece zengin. Tüm bu faydalarına ek olarak, tıpkı diğer tüm Ganoderma türleri gibi, G. lucidum da hücrelerin bağışıklık fonksiyonunu güçlendirmesiyle bilinen ganoderik asitler içerir.
Kore Bilim ve Teknoloji Enstitüsü’nün 2020 yılında yürüttüğü bir araştırma, bu türün ganoderik asit içeriğini ve mantarın farklı şekillerde kurutulması sonucunda ne tür etkiler gösterdiğini araştırdı. Çalışma sonuçlarına göre; mantar uzun süreyle kurutulduğunda ya da 80°C üzeri sıcaklıkta özütü çıkarıldığında bu aktif bileşen ortadan kalkıyor, 60°C civarında havayla kurutulursa harika antienflamatuar özellikler gösteriyor, -50°C’de dondurarak kurutulursa da antioksidan ve antidiyabetik etkinlik gösteriyor. Aynı çalışmada, havayla kurutulmuş Ganoderma lucidum özütünün, cilt iltihabını etkili şekilde bastırdığı da görülmüş.
Çin Bilimler Akademisi’nin Hefei Fizik Bilimi Enstitüsü araştırmacıları, Şubat 2023’te yaptıkları bir çalışmayla G. lucidum‘un önemli bir prebiyotik olduğunu da doğruladılar. Prebiyotikler, sindirim sisteminde yaşayan mikroskobik canlıların (mikrobiyotanın) dengesini destekleyen, bu yolla da bağışıklık sistemini güçlendiren ve düzenleyen bileşikler.
Bu esnada, Johannes Kepler Üniversitesi’ndeki bir araştırma ekibi ise G. lucidum‘u tamamen farklı bir açıdan araştırıyordu. Mantarın kendisini bakterilerden ve diğer mantarlardan korumak için geliştirdiği deriye odaklanmışlardı. Bu deriyi, bilgisayar çipleri için “biyolojik olarak parçalanabilir” bir taban maddesi olarak kullanmanın mümkün olup olmadığını merak ediyorlardı. Derinin arka arkaya 2.000 kez büküldükten sonra bile kırılmayacak kadar esnek olduğunu gördüler. Üstelik yüksek sıcaklıklara dayanabiliyordu ve iyi bir yalıtkandı. Bunlara ek olarak, ışıktan ve nemden uzak tutulduğunda çok uzun ömürlüydü ama kasıtlı olarak bu koşullara maruz bırakıldığında da hızla bozunmaya başlıyordu. Tüm bu nitelikler, onu iyi bir çip tabanı olmak için mükemmel bir aday yapıyordu. Hatta batarya bileşenlerinin üretiminde bile kullanılabilirdi.
Yepyeni sürdürülebilir malzemeler
Mantarlar artık sadece etin yerini dolduracak vegan seçenekler olmaktan çok uzaklar ve kullanımları yeni ilaçların üretiminin de ötesine geçiyor. Teknolojik Ar-Ge çalışmaları ve özellikle de malzeme bilimi açısından ilgi çekmeye devam ediyor, geniş yelpazedeki araştırmalar için de giderek daha popüler hale geliyorlar.
Mantarlar bir süredir paketleme köpükleri, cilt bakım süngerleri ve yapay deri gibi malzemelerin üretiminde kullanılıyor. Bu alternatif ürünlerin hepsinde de mantarların toprak altındaki gerçek kök ağı olan miselyum kullanılıyor. Tamamen doğal, hafif, güçlü ve bir de üretimi ucuz olan miselyum, fosil yakıt türevi malzemelere kıyasla çok daha çekici ve uygun fiyatlı bir alternatif.
Mantarların toprak üstü kısımları da alternatif malzeme olarak dikkat çekiyor. Finlandiya’daki VTT Teknik Araştırma Merkezi’ndeki bir çalışma grubu, plastik yerine kullanılabilecek yeni malzemeler üretmek amacıyla mantarların karmaşık yapısal, kimyasal ve mekanik özelliklerini taklit etmenin yollarını arıyor. Tercih ettikleri tür, patojen olarak çeşitli ağaç türlerinin gövdelerinde yetişen kav mantarı (Fomes fomentarius). Kav mantarı olağanüstü derecede hafif olmasına karşın düşen dalların darbelerine dayanıklı. Buruk tadı sayesinde böceklere karşı doğal bir korumaya da sahip. Bu özellikleri nedeniyle spor donanımları, vücut zırhı, darbeye dayanıklı tıbbi implantlar, uçaklar için dış iskeletler, elektronikler veya camlar için yüzey kaplamaları dahil olmak üzere mekanik sağlamlık ve hafiflik gerektiren sürdürülebilir malzemelerin üretiminde kullanılmak için ideal bir aday.
REFERENCES
- 1. https://phys.org/news/2023-03-mushrooms-trees-millions-mitigate-effects.html
- 2. https://phys.org/news/2022-01-humble-mushroom-forests-climate.html
- 3. https://phys.org/news/2023-02-highlights-therapeutic-importance-ganoderma-lucidum.html
- 4. https://medicalxpress.com/news/2020-10-efficacies-ganoderma-lucidum-treatment-skin.html
- 5. https://medicalxpress.com/news/2023-02-mushrooms-magnify-memory-boosting-nerve.html
- 6. https://techxplore.com/news/2022-11-mushroom-skin-base-chips.html
- 7. https://phys.org/news/2023-02-mushrooms-plastics-high-performance-ultra-light-materials.html
- 8. https://www.sourcegreen.co/food-packaging/mycelium-packaging-styrofoam-alternative/