“Vakit nakittir” değil mi? Şu hayatta yaptığımız her şey, ne kadar zamanımız olduğuna bağlı. Ne var ki, para konusunda ne kadar tutumluysak, modern toplumlarda fiyat biçilen, hatta para birimi haline gelen “zamanı”, o kadar çar çur ediyoruz. Nitekim, insanların yüzde 20-25’inin “kronik erteleyici” olduğu düşünülüyor. Evet, ne kadar para çıkarsa çıksın kasa her gün yenisiyle dolabilir. Fakat zamanı böyle yerine koymak mümkün değil; geçen zaman geri gelmemecesine gitmiştir!
Vaktinizi Instagram’da gezinirken kurduğunuz yaz tatili hayalleriyle boşa harcadığınızı düşünüp, kafanızı duvarlara vurmadan önce derin bir “oh” çekin; çünkü zamanı daha bilinçli değerlendirmeye başlamak için daima bir şansımız var! “Sonra yaparım” mazereti, karamelin şekerleme çubuğunda yapış yapış olması gibi üzerimize yapışmış olabilir; ama sonuçta o da temizlenebilir. Yalnızca, o yapışkan karamelin elinize bulaştığını kabullenin, sonra da ellerinizi bol suyla yıkayın gitsin.
“Sadece tembel tenekeler işlerini öteler” uydurması
İşlerini zamanında teslim edemeyenlerin genelde “üşengeç” oldukları için geciktikleri söylenir. Bu tür insanların mazeret cambazı oldukları doğrudur; ama onları daha iş bitirici olmaya teşvik etmek istiyorsanız, bu tarz eleştiriler pek de faydalı olmayacaktır.
Aslında, araştırmalar da işten kaytarmanın doğrudan kişilik özelliklerinden kaynaklandığını göstermiyor. Örneğin, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Bilge Uzun Özer ve ekibinin yaptığı bir çalışmada, üniversite öğrencilerinin yüzde 52’sinin sık sık görev ve sorumluluklarını erteledikleri ortaya çıktı. Ama, öteleyenlerden kız öğrencilerin başarısız olma korkusuyla işi son dakikaya bırakmaları söz konusuyken, erkeklerin ötelemeyi otoriteye karşı bir tür başkaldırı olarak kullandıkları gözlemlendi.
Öte yandan, aşırı fevrilik ve düşük özdisiplin, savsaklamanın ilintili olduğu iki karakteristik özellik. Araştırmaları dünyaca bilinen, DePaul Üniversitesi (Chicago) psikoloji profesörü Joseph Ferrari, bu iki kişilik özelliğinin bileşimini “fırtına öncesi sessizlik” olarak tanımlıyor ve bu bileşimden doğan “kendine hakim olamama” durumunun da zaman damgalı görevlerimizi ertelememizdeki en büyük etken olduğunu savunuyor.
Erteleyiciler daha sık hasta oluyorlar
Öğrencilerin ödev yapmak için sürekli “daha sonrasını” beklemeleri, onları yalnızca strese sokmakla ve ortaya koydukları işin değerini düşürmekle kalmıyor, aynı zamanda daha sık hastalanmalarına da yol açıyor. 1997’de yaptıkları araştırmada, Florida Eyalet Üniversitesi’nden Dianne Tice ve Roy Baumeister, bu tür üniversite öğrencilerinin “geniş” tavırlarından özellikle dönem başında faydalandıklarını ancak, dönem sonuna doğru daha fazla hastalandıklarını gözlemlediler. Bu da, “her şey güzel olacak” algısının öğrencileri nasıl da büyük bir çıkmaza sokabileceğini gösteriyor. Halbuki, bu tür “yanılsamalar”, ciddi bir şekilde işimize geri dönmemiz gerektiğini ve sorumluluklarımızdan kaçmaktan vazgeçmemizi tembihliyor.
Öyleyse, insanlar işlerini ertelemenin onlar için büyük bir strese ve zaman sıkışıklığına yol açacağını bile bile neden kaytarmaya devam ediyorlar? Tice ve ekibinin 2001’de Kişilik ve Sosyal Psikoloji Dergisi’nde (Journal of Personality and Social Psychology) yayımladıkları araştırmada, duyguları kontrol altına almanın, öğrencilerin öteleme davranışlarını etkilediğini öne sürdüler. Modlarının değişmeyecek olduğuna inandırılan öğrenciler, girdikleri zekâ testi öncesi erteleyici davranmazken, modlarının düzelebileceğine inananlar, teste çalışmayı son dakikaya bıraktılar. Kronik erteleyiciler, fevri davranışlarının sonuçlarından ders çıkarmak yerine anlık zevklere takılıp, kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayan şeylere yoğunlaşıyorlar.
Ayrıca, New York Eyalet Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Michael Berzonsky’nin de belirttiği gibi, hep daha fazla zaman arayışı içinde olan ve sık sık ödev yapmayı öteleyen öğrenciler, sırf “acaba ne olur?” diye, bilerek sorumluluklarını rafa kaldırıyor olabilirler. Önlerindeki işe odaklanmak yerine, kendilerince bir iç huzur yakalamak için çocukça da olsa, işlerin “toz olup uçmasının” hayalini bile kurabilirler.
Artık bir “dur” deyin
Araştırmalar, kronik erteleme kâbusunun yalnızca zamanı iyi kullanamama gibi bir problem olmadığını, aksine, bu durumun duygularımızı kontrol etmeyi bir kenara bıraktığımız anda bizi korkutmaya başladığını gösteriyor. Ertele-strese gir-sıkış döngüsünden kurtulmak için duygu kontrolü yapan “kaslarımızın” sıkı bir antrenmana ihtiyacı var.
Araştırmalardan tüyolar:
- Hocalarınızın sizin için belirlediği ödev bitirme tarihlerini kaçırmamaya özen gösterin. Eğer sizden bir tarih belirlemeniz bekleniyorsa, takviminize belli aralıklarla “kontrol noktaları” koyun. Farz edin ki, bir projeyi tamamlamanız için size 1 aylık süre verildi. Tüm işinizi son iki güne (1 gece öncesi bile demiyoruz!) bırakma riskine karşı, yapmanız gerekenleri haftalık olarak kontrol edin.
- Maalesef, o ödev bir anda havaya karışıp yok olmayacak. İşlerin bir anda gözünüzün önünden kaybolmasını diliyorsanız, duygularınızın kölesi haline geldiğinizin resmidir. Zor da olsa, anda kalmaya çalışın ve gerektiğinde yardım istemekten kaçınmayın.
- Ödevinizi son dakikaya bıraktıysanız, bir sonraki sefere daha başarılı bir performans sergilemek için şimdiden hazırlanın. Kendinize duyduğunuz güvenin size, zamanında yazamadığınız 10 sayfalık raporu daha sonra yazdırtacağına kanıp, boşuna heveslenmeyin. Hiçbir şeyi teslim etmemiş olmaktan ötürü ödevden “yırtmış” hissine kapılmaktansa, 10 sayfanın hepsini zamanında nasıl teslim edebilirdiniz onu düşünün.
REFERENCES
- 1. Ariely, D., & Wertenbroch, K. (2002). Procrastination, deadlines, and performance: Self-control by precommitment. Psychological Science, 13(3), 219-224.
- 2. Berzonsky, M. D. (1992). Identity style and coping strategies. Journal of Personality, 60(4), 771-788.
- 3. Ferrari, R. J., & Díaz-Morales, J. F. (2014). Procrastination and mental health coping: A brief report related to students. Individual Differences Research, 12(1), 8-11.
- 4. Sirois, M. F. (2004). Procrastination and counterfactual thinking: Avoiding what might have been. British Journal of Social Psychology, 43, 269-286.
- 5. Tice, D., & Baumeister, R. F. (1997). Longitudinal study of procrastination, performance, stress, and health: The cost and benefits of dawdling. Psychological Science, 8(6), 454-458.
- 6. Uzun Özer, B., Demir, A., & Ferrari, R. J. (2009). Exploring academic procrastination among Turkish students: Possible gender differences in prevalence and reasons. The Journal of Social Psychology, 149(2), 241-257.