#

“Süper-yırtıcı” Tüm Kıtalarda Korku Salıyor

Science Fields
Tags

Dünyanın dört bir yanındaki memeliler, çeşitli yaşam alanlarına uyum sağlayarak hayatta kalmak için benzersiz stratejiler geliştirmişlerdir. Ancak, bu stratejilerin en temelinde yatan basit ama güçlü bir duygu var: korku. Korku, hayvanların tehlikeleri öngörerek hayatta kalmasını sağlayan bir savunma mekanizmasıdır. Yırtıcı hayvanların sesleri bile, hayvanları tehlike karşısında kaçmaya iten güçlü uyarandır.

Eğer dünyanın farklı köşelerine gidip, hayvanlara en büyük korkularının ne olduğunu sorsaydık, muhtemelen yanıtımızı alamadan çoktan kaçmış olurlardı. Aslında cevap da tam olarak bu diyebiliriz. Araştırmalar gösteriyor ki, Afrika’da, Asya’da, Avrupa’da, Kuzey Amerika’da ve şimdi de Avustralya’da hayvanlar, insan seslerinden korkuyorlar. İnsan seslerini duyduklarında, hayvanlar bir “süper yırtıcı” tehdidi hissediyor ve kaçıyor ya da tetikte bekliyorlar.

İnsanlar, benzer diğer yırtıcılara kıyasla çok daha yüksek oranlarda hayvan türünü öldürüyor ve süper yırtıcı olarak kabul edilmemiz de buna dayanıyor. İnsan etkinliklerinin çevresel etkileri, habitat kaybından kirliliğe, istilacı türlerin yayılımından kaynakların aşırı kullanımına ve iklim değişikliğine kadar çok çeşitlidir. Eh, bu durum “insan korkusu”nun pek de haksız olmadığını gösteriyor gibi.

Afrika’da, Greater Kruger Ulusal Parkı’nda yapılan bir çalışma, etobur ve toynaklı türlerinin (zürafa, leopar, sırtlan, zebra, gergedan ve fil gibi) insan seslerini duyduklarında aslan seslerine kıyasla iki kat daha fazla kaçtıklarını ortaya koymuş. Bu korkunun büyüklüğü, Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika’da yapılan benzer deneylerde de gözlemlenmiş; puma, Avrupa porsuğu, alageyik, ak kuyruklu geyik ve yabani domuz gibi çeşitli etobur ve toynaklıların, insan seslerini duyduklarında leopar, puma, ayı, köpek veya kurt seslerine kıyasla iki kat daha fazla kaçtıkları görülmüş.

Tazmanya Üniversitesi’nden ekolog Katherine McGann ve ekibi, benzer bir korkunun Avustralya’da yaşayan keseli memeliler için de ortak olup olmadığını anlamak amacıyla kolları sıvamışlar.

Ekip, Avustralya’daki memelilerin insan süper yırtıcıdan korkup korkmadığını deneysel olarak test etmek için, dört yerli keseli türünün (doğu gri kangurusu, Bennett valabisi, Tazmanya pademelonu, yaygın fırça kuyruklu possum) ve alana yakın bir zamanda getirilmiş olan Alageyik’lerin insanların sakin konuşmalarına, köpek havlamalarına, Tazmanya şeytanlarının hırlamalarına ve kurt ulumalarına nasıl tepki verdiklerini incelediler.

Avustralya’nın kara memelisi faunası, dünyanın en büyük adası olmasından kaynaklanan atipik antipredatör davranışlarıyla bilinir. Yakın zamana kadar yapılan çalışmalar, Avustralya’da büyük memeli eksikliğinden hareketle burada yaşayan memelilerinin bazı yırtıcılara karşı naif veya eksik tepkiler gösterdiğini düşündürmüştür.

Ancak Avustralya’da son 50.000 yıldır var olan ve son derece tehlikeli bir “büyük memeli avcı” bulunuyor: insanlar. Arkeolojik bulgular, Tazmanya’daki dört keseli hayvanın da binlerce yıl boyunca insanlar tarafından avlandığını ortaya koyuyor. Günümüzde, doğu gri kanguruları Tazmanya’da koruma altına alınmış olsalar da, 1950’lerde insan tüketimi ve köpek maması için neredeyse yok olana kadar avlanmışlar. Hâlâ her yıl binlercesi mahsul koruma amacıyla vurulmaya devam ediyor. Diğer keseli hayvanların da ticari ve sportif amaçlarla avlanmasına izin veriliyor, mahsul koruma için her yıl en az bir milyon keseli hayvan öldürülüyor.

Seslere maruz kalan keselilerin verdikleri tepkileri kaydeden 684 video, insan sesine, ikinci en çok tepki verdikleri köpek seslerine kıyasla en az 2,4 kat daha fazla kaçma eğilimi gösterdiklerini ortaya koyuyor. Alageyikler, tıpkı keseliler gibi, insan seslerine tepki verdiler ancak diğer türlere olduğundan daha fazla değil. Ekip bu durumu Tazmanya’daki Alageyiklerin, bölgeye görece yakın bir zamanda getirilmiş olmaları ve uzunca süre esaret altında kalan küçük bir popülasyondan türemelerine bağlıyor.

İnsanların doğal dünyadaki “görünmez” etkisi ve avcı olarak rolleri, ekosistemler üzerinde derin ve geniş çaplı etkiler yaratıyor. İnsan korkusunun zincirleme etkileri, etoburlardan toynaklılara ve kemirgenlerden bitkilere kadar geniş bir alana yayılırken bu durum nesiller boyunca hayvan popülasyonlarını azaltabilir ve ekosistemlerimiz üzerinde beklenmedik etkilere sebep olabilir.

Ancak bu korkuyu doğal yaşamı koruma çabalarımızla avantaja çevirmek mümkün. Örneğin, geyiklerin sebep olduğu mahsul zararını azaltmak için veya gergedanları kaçak avcılığın en yüksek risk altında oldukları bölgelerden uzak tutmakta insan seslerinin etkili olabileceği gösterilmiş.

McGann ve meslektaşları, mahsullerin korunmasına yardımcı olmak ve yerli bitkilere verilen zararı azaltmak için insan ses kayıtlarının kullanılmasını öneriyorlar.

İnsanların doğadaki varlığı, yaban hayatı üzerinde derin ve geniş çaplı etkilere sahip. Bu etkilerin farkında olarak, koruma ve yönetim stratejilerimizi geliştirmek ve doğal dünyayla daha uyumlu bir ilişki kurmak için çalışmalarımızı sürdürmeliyiz. İnsanların doğadaki görünmez etkisi ve vahşi yaşam üzerindeki süper yırtıcı rolü, ekosistemlerimizin sağlığı ve geleceği için önemli sonuçlar doğurabilir. Bu bilinçle, insan korkusunu anlamak ve bu korkuyu koruma stratejilerinde etkin bir araç olarak kullanmak, doğal dünyayla daha uyumlu bir gelecek inşa etmemize yardımcı olabilir.

REFERENCES

  • 1. https://royalsocietypublishing.org/doi/10.1098/rspb.2023.2849
  • 2. https://www.sciencealert.com/one-super-predator-instills-more-fear-in-marsupials-than-any-other-creature
  • 3. https://www.sciencealert.com/super-predator-one-animal-in-africa-instills-even-more-fear-than-lions
  • 4. https://link.springer.com/article/10.1007/s00442-021-05080-w
  • 5. https://academic.oup.com/jmammal/article/103/6/1364/6697973?login=false