#

Operatör Doktor Karınca Kardeş

Science Fields
Tags

Karıncalar, küçük boylarına rağmen içinde yaşadıkları ekosistemlerin en önemli türlerinden kabul ediliyor. Boyları 2 mm ile 2,5 cm arasında değişen ve kendi ağırlıklarının elli katını taşıyabilen bu sosyal canlılar Güney Kutbu ve Kuzey Kutbu’na yakın bazı bölgeler dışında tüm kıtalarda bulunuyor ve gezegen üzerindeki sayıları da oldukça fazla: Dünya’da kişi başı 2,5 milyon karınca bulunduğu tahmin ediliyor. Ayrıca, bazı karınca türleri en uzun ömre sahip böceklerden; Pogonomyrmex owyheei türünün kraliçesi 30 yıl yaşayabiliyor! Formicary adı verilen kolonilerde yaşayan bu minik ama önemli canlılar, tüm koloninin iyiliği için işbirliği yapıyor ve bireylerin tek tek sağlığını etkileyen durumlarda da elini taşın altına koymaktan çekinmiyor.

Karıncaların çoğu, bakteriyel veya mantar enfeksiyonlarıyla mücadele etmek için antiseptik salgılar üretiyor ve bu sayede birbirlerinin yaralarını tedavi ediyor. Yaraları inceliyor, teşhis koyuyor, enfeksiyon olup olmadığını tespit ediyor ve gerekiyorsa uygun tedaviyi başlatıyor. Bazı araştırmacılara göre bundan daha iyisini ancak insanlar yapabiliyor. Fakat ABD’ye özgü kızıl-kahve renkli marangoz karıncalar veya Florida marangoz karıncaları (Camponotus floridanus), evrim sürecinde bu yetilerini kaybetmiş. Würzburg Üniversitesi araştırmacılarından Erik Frank ise, bu karıncaların yaraları nasıl tedavi ettiğini anlamaya çalışırken oldukça ilginç sonuçlara ulaşmış.

Kulağa çok hoş gelmese de, Frank ve ekibi deneylerinde karıncaların birer bacağını uyluk (üst) bölgesinden yaralamış, yarayı bir çeşit toprak bakterisi olan Pseudomonas aeruginosa’ya maruz bırakmış ve sonra bir kısmını yuvaya geri bırakmış, bir kısmını ise laboratuvarda tutmuş. Yuvaya geri dönen yaralı karıncalar koloninin diğer bireyleri tarafından hızlıca incelendikten sonra uygun tedaviye karar verilmiş. Karıncalar, bacağın yaralı kısmını da kapsayacak biçimde uyluk ekleminin üstünden ampütasyona karar vermiş ve ısırarak, çiğneyerek, bacağın tümünü ayırmış. Bu tedaviyi gören yaralı karıncaların yüzde doksanı hayatta kalmış. Laboratuvarda tedavi görmeyen karıncaların hayatta kalma oranı ise yalnızca yüzde kırk olarak belirlenmiş.

Deneyi sürdüren araştırmacılar, bu sefer de bacağın daha alt kısmından, bizim kaval kemiği diyebileceğimiz bölgeden karıncaları yaralamış ve aynı süreci tekrarlamış. Bu durumda karıncalar yalnızca yarayı yalayarak temiz tutmuş ve yüzde 75 oranında hayatta kalma oranı gözlemlenmiş. Laboratuvarda tek başına tutulan karıncaların ise maalesef yüzde 90’ı ölmüş.

Yaranın yerine göre farklı tedavi uygulamanın arkasından yatan nedenleri merak eden araştırmacılar, yüksek çözünürlüklü mikro görüntüleme yöntemleri kullanarak karıncaların fizyolojisini incelemiş ve görmüş ki, Florida marangoz karıncalarının uyluk bölgesinde bulunan bazı kaslar kan dolaşımını belirli bir ölçüde engelleyerek yaradaki bakterilerin vücuda girmesini yavaşlatıyor. Bu nedenle, bacağın üst kısmındaki yaralanmalarda 40 dakika kadar süren ampütasyon işlemini yapacak zamanı kazanabiliyorlar. Bacağın altında, kaval kemiği bölgesinde ise kan dolaşımını yavaşlatacak kaslar bulunmuyor, dolayısıyla bu yaraların daha hızlı tedavi edilmesi gerekiyor ve ampütasyonla zaman kaybetmektense enfeksiyonu durdurmaya çalışıyorlar.

Bu fizyolojik keşfi test etmek isteyen bilim insanları, bazı karıncaların bacağını üst (uyluk) bölgesinden, bazı karıncaların bacağını ise alt (kaval) bölgesinden yaraladıktan sonra bu bacakları kesip, karıncaların DNA’sını incelemiş. Sonuç, bulguları destekliyor: Üst bacaktan yaralanan karıncalarda, ampütasyondan sonra enfeksiyon durmuş; alt bacaktan yaralanan karıncalarda ise, ampütasyondan sonra dahi enfeksiyon devam etmiş. Dolayısıyla, alt bacaktan yaralanan karıncalarda ampütasyonun hayat kurtarmadığı belirlenmiş. Karıncalar, anlaşılan bunu içgüdüsel olarak biliyor ve farklı yaralanmalarda farklı tedaviler uyguluyor.

Araştırmacılardan Frank, deney süreçlerini gösteren çekimlerin epey ilginç olduğunu söylüyor. ‘‘Yaralı karınca koloniye döndükten sonra yaranın incelenmesi için bacağını uzatıyor ve dakikalarca süren ampütasyon işlemini yakınmadan bekliyor. Daha sonra başka bir birey geliyor ve yeni yarayı temizlemeye başlıyor. Bu düzeyde bir içgüdüsel işbirliği, oldukça çarpıcı.’’ Ayrıca, karıncaların kendi uzuvlarını kendilerinin kesemediğini ve koloni sağlığı için işbirliğinin gücünü de gösteren bir keşif. Bu davranış biçimini evrimsel düzeyde birbirine yakın diğer karınca türlerinin de gösterme ihtimali yüksek.

Bunlar tabii ki, yalnızca bacak yaralanmalarında karıncaların nasıl davrandığının gözlemlendiği deneyler. Bazı durumlarda, yaralı veya hasta bireyler koloniden tamamen soyutlanıyor ve çoğunluğu korumak için bireyler feda edilebiliyor. Özellikle, karıncaların davranışını etkileyen ve zombi-karınca (Ophiocordyceps unilateralis) adıyla bilinen mantar enfeksiyonlarında, enfeksiyonu erken teşhis eden karıncalar hasta bireyleri koloniden ve sık kullanılan yollardan uzak bir noktada terk ediyor ve bu enfeksiyon nedeniyle ölen bireylerin bırakıldığı alanlardan uzak duruyor.

Araştırmacılar, karıncaların acı hissedip hissetmediği gibi soruları cevaplamak için çalışmaya devam edeceklerini söylüyor.

REFERENCES

  • 1. https://www.nature.com/articles/s41467-023-43885-w
  • 2. https://www.science.org/content/article/ants-may-be-only-animal-performs-surgical-amputations
  • 3. https://www.nationalgeographic.com/animals/article/carpenter-ant-amputation-wound-treatment-first
  • 4. https://www.britannica.com/science/zombie-ant-fungus
  • 5. https://www.britannica.com/animal/ant