
Zehrinizi Nasıl Alırdınız?
Tarım ilaçları veya daha güncel deyişle tarım zehirleri, çok çeşitli isimlerde, biçimlerde ve etkilerle, insan ve çevre sağlığını tehdit ediyor. Geçtiğimiz onlarca yılda iyice yoğunlaşan endüstriyel tarım uygulamalarının başlıca aktörlerinden biri olan pestisitler (tarımsal böcek zehirleri), çoğu zaman bilinçsizce uygulanıyor; toprakta, su kaynaklarında, bitkilerin ve hayvanların vücudunda birikerek, ciddi çevre ve sağlık tehlikeleri oluşturuyor. Üstelik bunların çoğu, toprakta uzun süre parçalanmıyor.
Kullanıldıkları bölgenin çevresinde ekolojik dengeyi altüst etmenin yanı sıra, su ve rüzgâr ile daha uzaklara taşınabiliyor, kanserden davranış bozukluklarına, birçok sağlık sorununa sebep oldukları uzun zamandır biliniyor. En büyük risk altındaki gruplar, bu sentetik zehirleri uygulayan çiftçiler ve tarım işçileri. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde konuyla ilgili eğitim ve farkındalık eksiği, devletin kırsal kalkınma kurumlarının konuyu yeterince ele almaması ve bunların sonucunda koruyucu teçhizatın çoğu zaman kullanılmaması, bu zehirlerin soluyarak veya doğrudan temas yoluyla bünyeye geçmesine neden oluyor.
‘‘-sit’’ler
İngilizce ‘‘-cide’’ son ekinden dilimize geçmiş olan bu kalıp, ardına geldiği kelimeyi, ‘‘öldüren, yok eden’’ olarak değiştiriyor. Örneğin, insect-i-cide (böcek öldüren; insect=böcek), herb-i-cide (ot öldüren; herb=ot) ve hatta geno-cide (soykırım).
Bu tarımsal ürünlerin genel adı ise ‘‘ilaç’’, yani ‘‘ot ilacı’’, ‘‘böcek ilacı’’ vb. Bir sorunu çözmekte kullanıldıkları için ilaç dense de, bunlar ilaç olmaktan çok uzak. Bazıları belirli bir hedef canlı türünü (ot veya böcek) hedef alarak, kullanıldığı yerde yalnızca bu türü öldürüyor, ama hedef dışı canlılara verdikleri zarar, bilimsel araştırmalar sayesinde yeni yeni gün yüzüne çıkıyor. Özellikle endokrin sistemine hasar veren bu ürünler, hayvanlarda gelişim bozuklukları ve davranış bozukluklarına yol açmanın yanında, hormon sistemini bozdukları için üreme sistemine hasar veriyor, prostat, testis, meme kanseri gibi hastalıklara, kısırlığa, kalp ve damar hastalıklarına ve hatta obeziteye bile sebep olabiliyor. Anne karnındaki bebekler ve küçük çocuklarsa, bedensel gelişimlerinin çok başında oldukları için bu tür sorunlara karşı çok daha hassaslar. Tarım işçilerinin büyük kısmını çocukların oluşturduğunu düşünürsek, tehlike büyük.
Bu sentetik zehirlerin belki de en ünlüsü DDT (Dichloro-diphenyl-trichloroethane), insektisit amaçlı kullanılan ilk kimyasallardan biri. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra, her türlü böcek sorununda etkili, mucize kimyasal olarak tanıtılıyor. Etkili ve nispeten ucuz olmasının yanında, doğada uzun süre kalması sayesinde bu kadar popülerleşiyor. Atmosferin üst katmanlarında çok uzun mesafeler kat edebiliyor ve o kadar ısrarcı ki, kullanımının yasaklanmasından 40 yıl sonra bile, neden olduğu sağlık sorunlarıyla mücadele ediliyor. Yani, çok uzun vadede, öngörülemeyen sorunlara yol açtığını anlıyoruz.

Fotoğraf: Bettmann/Corbis
DDT’nin bir türevi olan ‘‘Agent Orange’’, 1961 ile 1971 yılları arasında, ABD ordusu tarafından Vietnam, Kamboçya ve Laos’ta kimyasal silah olarak kullanılıyor. Bitki örtüsünü yok etmek amacıyla yalnızca Vietnam’da, 18 milyon dönüm alanda tüketilen miktar, milyonlarca litre ile ölçülüyor.
ABD’de kullanımı, 1972 yılında, Çevre Koruma Ajansı tarafından yasaklanıyor. 2001 yılındaysa Stockholm Sözleşmesi ile tarımsal kullanımı da tamamen yasaklanıyor. Günümüzde yalnızca sıtma taşıyıcısı sivrisineklerin kontrolünde kullanılmasına yasal olarak izin var. DDT’nin etken maddesi dioksin, kuşlar, balıklar, sürüngenler ve diğer hayvanların yağ dokularında birikiyor ve çok küçük dozlarda bile son derece zehirli. Kanserojen etkileri, tüm dünyada biliniyor.
Geçtiğimiz yıllarda büyük yankı uyandıran ve ciddiyetini hâlâ koruyan ‘‘Koloni Çöküş Sendromu’’, tüm dünyadaki bal arısı nüfusu üzerinde etkili bir sorun. Başka bir sentetik ekten madde grubu olan neoniktinoidlerin, bunda başrol oynadığı düşünülüyor. Başlarda, büyük sayıda arı kolonilerinin aniden yok olmasına neyin sebep olduğu bilinmiyorken, arılan tozlaşmada oynadığı rol nedeniyle, gözler bu tarım zehirlerine çevriliyor. Bunların en meşhuru, bir ot öldürücü olan glifosat, bal arılarının bedenindeki faydalı bakterilere zarar vererek, ölümcül enfeksiyonlara açık hale getirdiği iddia ediliyor.
Glifosat, tüm bu konunun ortasında göze en çok batan, medyanın en çok üzerine düştüğü ürün. Genetik mühendisliği sayesinde glifosat’a dirençli hale getirilen ekinler (GDO’lar) bu zehirden etkilenmiyorken, uygulandıkları tarlalardaki tüm diğer otları öldürüyor. Dolayısıyla tarımsal ot mücadelesinde çığır açan bir yenilik. Fakat, diğer tarımsal zehirler gibi, hayvanların bedeninde birikerek, karaciğer kanseri, lenf kanseri ve üreme sistemi bozukluklarına yol açabiliyor, bağırsak florasına zarar verebiliyor, embriyo, plasenta ve göbek kordonundaki DNA’ya hasar verebiliyor.
Bu yılın haziran ayında, ABD’li Alva ve Alberta Pilliod’un, glifosat etken maddeli tarım ürünleri satan Bayer-Monsanto’ya açtığı dava, bu büyük şirket grubunun davacılara 2 milyar dolar tazminat ödemesi kararıyla sonuçlanmış (Davacıların ikisi de 30 yıl boyunca herhangi bir korunma olmadan glifosat ürünü kullanmış ve sonunda lenf kanserine yakalanmış). Emsal niteliği taşıyan benzer bir karar, mart ayında yine ABD’de glifosat kaynaklı lenf kanseri teşhisi konan başka birine, 80 milyon dolar tazminat ödenmesiyle sonuçlanmıştı.
Bu kadar tehlikelilerse, neden hâlâ ortalıktalar?
İşler biraz karışık, çünkü bu kimyasalları üreten çok uluslu büyük firmalar, ülkelerin karar verme mekanizmalarında nüfuz sahibi. Bir tarım kimyasalının yasal onay süreci epey karmaşık ve ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. Bilimsel veriler sık sık çarpıtılıyor veya yasaklama kriterleri esnetilebiliyor. Çoğu zaman, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, yasal mevzuat olsa dahi, bu yasaların uygulanması ve yaptırımlar, çeşitli sosyal, ekonomik ve siyasi nedenlerden ötürü çok zayıf. Bunun üzerine eğitimsizlik de eklenince, durum iyice karışıyor.
Ayrıca tarım zehirlerinin insan sağlığına zararlı olup olmadığını inceleyen araştırmalar, olayın önemli bir boyutunu ele almakta yetersiz kalıyor: Bir etken maddenin, laboratuvar ortamında ne gibi etkileri olduğunu araştırmak mümkün olsa da, bu etken maddelerin gerçek hayatta, yüzlerce başka etken madde ile bir araya geldiği zaman sebep olduğu birleşik etkileri çalışmak, neredeyse imkânsız. Örneğin Avrupa Birliği piyasasında, şu anda tarımsal böcek zehri amacıyla kullanılan 350’nin üzerinde etken madde bulunuyor.
Yetkililer, bu çoklu etken madde sorununun farkında olsa dahi, gerekli önlemleri almakta başarılı olamıyor.
Bu ürünlerin hâlâ kullanılmasını sağlayan büyük bir etkense, hızlı sonuç vermeleri, kolay uygulanmaları ve ucuz olmaları. Zaten çeşit çeşit zorlukla karşı karşıya olan çiftçiler, bu sentetik ürünlerin yerine ne koyabileceklerini bilmiyor. İşin kötü tarafı, bilinçsizlik nedeniyle, bu ürünler, tavsiye edilenden kat kat fazla kullanılıyor. Örneğin Türkiye’de, endüstriyel tarım yöntemleriyle üretilen 1 armuta yılda 18,3 kez, 1 elmaya 11,3 kez, 1 şeftaliye ise 10 kez pestisit uygulanıyor. Bunların zehir olduğunu akıldan çıkarmamak gerek.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) raporlarına göre, doğru uygulamalarla yürütülecek tarım faaliyetleri, Dünya nüfusunu besleyebilecek kapasiteye sahip. Bu tarım zehirlerine bağımlı olmayan farklı üretim sistemleri ve yeni çiftlik tasarımları, zaten yıllardır geliştiriliyor. Entegre Zararlı Yönetimi, çoklu ekim (polikültür), ekim nöbeti, yeşil gübreler, doğrudan ekim ve diğer birçok yöntem, yıllardır uygulanıyor ve olumlu sonuçlar veriyor. Bu bilgilerin çiftçilere aktarılması ve eşzamanlı olarak devletlerin bu doğrultuda sağlayacağı sübvansiyonlar, eğitim hizmetleri ve diğer destekler, sağlıklı ve ekonomik bir tarım sisteminin kapılarını açabilir.
İşin kötü tarafı, tarım zehirlerinin içindeki insan sağlığına zararlı etken maddeler, gündelik hayatımızda devamlı karşımıza çıkan, elimizin altındaki birçok başka üründe de bulunuyor. PVC (Polivinilklorür) ve PC (Polikarbonat) malzemeler, BPA ve fitalat gibi endokrin sistemi bozucu kimyasal maddeler salgılıyor. Maalesef bu malzemeler, hayatımızın her alanında bizimle; bebek emzikleri, içme suyu boruları, mobilyalar, vb.
Tarımsal amaçlı zehirler, yani herbisitler, pestisitler ve fungisitlerden kaçınmak için, tükettiğimiz gıdaların nasıl üretildiğini sorgulamak ve bu doğrultuda sivil toplum hareketlerine dahil olmak önemli. Ne yaparsak yapalım, etrafımızın bu sentetik ürünlerle çevrili olduğu gerçeğini değiştiremeyiz, fakat özellikle gıda üretimi, tarımsal olmanın dışında, politik de bir faaliyet. Tüketiciler, üreticiler, ithalat ve ihracatçılar, konu üzerinde güç sahibi. Özellikle, hem tüketici hem de üreticilerle muhatap olan perakendeciler ve toptancıların durumu özümsemesi ve tüketicilerle birlikte daha iyi üretim sistemlerini desteklemesi gerekiyor.
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, tam da bu amaçla yeni bir proje yürütüyor. Avrupa Birliği Sivil Toplum Diyaloğu Destek Programı kapsamında başlayan ‘‘Zehirsiz Sofralar’’ projesi, tarım zehirlerinin olumsuz etkileri hakkında farkındalık yaratmak ve Türkiye’de pestisit kullanımını azaltmayı hedefliyor. Avrupa Pestisit Eylem Ağı (Pesticide Action Network – PAN) işbirliği ile yürütülen proje, bu konuda çalışan sivil toplum örgütlerinin işbirliği içinde daha verimli çalışmasını sağlamak amacıyla, ülke çapında bir ağ kurulmasını amaçlıyor. Tüketici hakları, sağlık, tarım, gıda, ekolojik yaşam, doğa koruma ve çevre gibi alanlarda faaliyet gösteren 85’in üzerinde sivil toplum örgütü, bu ağın kurulması için toplantılara başladı bile.
Temel amaç, mevzuatta gerekli değişiklikleri yaptırmak ve bu doğrultuda kampanyalar ve lobi çalışmaları yürütmek.
REFERENCES
- 1. https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0048969718343420
- 2. https://www.panna.org/resources/ddt-story
- 3. http://npic.orst.edu/factsheets/ddtgen.pdf
- 4. https://www.epa.gov/ingredients-used-pesticide-products/ddt-brief-history-and-status
- 5. https://www.history.com/topics/vietnam-war/agent-orange-1
- 6. https://www.theguardian.com/environment/2018/sep/24/monsanto-weedkiller-harms-bees-research-finds
- 7. https://www.washingtonpost.com/business/2019/07/19/judge-slash-billion-award-couple-with-cancer-roundup-lawsuit/?noredirect=on
- 8. http://www.fao.org/family-farming/detail/en/c/427118/
- 9. http://www.bugday.org/blog/bugdaydan-yeni-proje-zehirsiz-sofralar/
- 10. https://www.researchgate.net/publication/318461632_Reducing_pesticide_use_and_risks_-_What_action_is_needed