#

Ölü Yıldızda Geçmiş Yaşam İzleri

Bilim Dalları

Gökbilimcilerin Dünya’dan 170 ışıkyılı uzaklıkta gözlemledikleri ölü bir yıldızda gözlemledikleri oksijen fazlası, büyük miktarda su içeren bir asteroidi parçaladığını, suyun varlığı da ölmeden önce yıldızın çevresinde yaşam barındırmış olabileceğini gösteriyor.

Söz konusu yıldız , Dünya’dan 170 ışık yılı uzaklıkta GD 61 adlı bir “beyaz cüce”.  Daha doğrusu, yıldızlaın çok büyük çoğunluğuyla birlikte Güneşimizi de bekleyen sonu temsil eden bir ölüm artığı. Yaklaşık sekiz milyar yıl sonra, merkezinde dış katmanların muazzam basıncını dengeleyen füzyon tepkimelerini sürdüren yakıtları tükenince artık enerji üretemeyecek olan Güneşin de dış katmanları uzaya dağılacak, ve kütlesinin yaklaşık yarısını içeren ama çökerek ısınmış ve Dünyamız boyutlarına kadar küçülmüş olan merkez bir “beyaz cüce” olarak açığa çıkarak milyarlarca yıl boyunca yavaş yavaş soğuyacak ve sonunda bir “kara cüce” olarak gözden kaybolacak. 

Güneş benzeri bir yıldızın, beyaz cüceyle noktalanan evrim süreci (üstte). Dev yıldızlarsa, kısa ömürlerini bir nötron yıldızı ya da karadeliğe dönüşerek sonlandırıyorlar (altta)

Bu cücelerin sıkışmış merkezleri nin kütleçekimi öylesine büyük ki, helyumdan daha ağır elementlerin hemen cücenin merkezine çökelmesi lâzım. Oysa gökbilimciler GD 61 dahil birkaç beyaz cücenin atmosferlerinde, bulunmaması gereken,  silisyum, oksijen vb. gibi daha ağır elementler belirlediler. Araştırmacılara göre bunlar, yıldızın ölümünden arta kalmış,  çekim alanına yakalanarak beyaz cüceye yaklaşıp parçalanan gezegen, asteroid, kuyrukluyıldız gibi gökcisimlerinden üzerine yağan “kirlilik”.

Gökbilimcilerin özellikle GD 61 üzerinde durmalarının nedeniyse, bu “kirlilik” içinde oksijenin yüksek oranı. Önce beyaz cücenin üzerine düşen bir asteroidin “kuru buz” denen donmuş karbondioksitle kaplı olabileceğini düşünen araştırmacılar, cücenin atmosferinde hiç karbon göremeyince bu olasılığı listeden düşünce, geriye yalnızca su bakımından zengin bir asteroidin, kütleçekimine yakalanarak sokulduğu cücenin yakınında parçalanması kalmış. Yapılan hesaplar, parçalanan asteroidin yüzde 26 ile 28 arasında sudan (buzdan) oluştuğunu gösteriyor. Beyaz cüce’nin atmosferindeki su miktarı, asteroidin 90 km çapında, Güneş Sistemi’ndeki asteroidlerin en büyüklerinden olan Vesta’nın kütlesine yakın olduğuna işaret ediyor. Ancak, araştırmacılara göre aslında beyaz cücenin üzerindeki oksijeni”, n bir kısmını içine çekmiş olması gerektiğinden, parçalanmış olan asteroid daha da büyük olabilir. 

Araştırmayı yöneten Cambridge Üniversitesi’nden gökbilimci  Jay Farihi, su zengini asteroidlerin yaşam barındırabilecek gezegenlerin oluşmasında önem taşıdığına  ve  bunların gezegene yaşam kaynağı olan sıvı suyu taşıdığını kaydediyor. GD 61’in tarihini geriye doğru okumanın mümkün olmadığını söyleyen araştırmacıya göre, sulak asteroidin keşfi, en azından Dünya benzeri gezegenlerin yapıtaşlarının yıldız çevresinde bulunduğunu gösteriyor.

REFERENCES

  • 1. Wade, L., “Stellar Graveyard Shows Signs of Possible (Past) Life”, SienceNOW, 10 Ekim 2013
  • 2. Farihi, J., Gäniscke, B.T., Koester, D., “Evidence for Water in the Rocky Debris of a disrupted Extrasolar Minor Planet”, Science, 11 Ekim 2013