#

Hipnoz Altında Beyin

Bilim Dalları

Yoğun odaklanma, bilinci azaltıyor…

ABD’nin Stanford Üniversitesi’nden araştırmacılar ilk kez hipnoz altında beyinde neler olup bittiğini belirlediler. Bulguların, hipnozun kronik ağrının ve doğum sancısının hafifletilmesinde, sigara bıraktırma, travma sonrası stres bozukluğunun tedavisinde ve endişe ile fobilerin giderilmesindeki olumlu etkilerinin, halkın hipnotize edilmeye yatkın olmayan büyük çoğunluğuna da uygulanabilmesine kapı açacağı düşünülüyor. 

Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri ve Davranış Bilimleri Profesörü David Spiegel yönetimindeki çalışma Cerebral Cortex adlı dergide online yayınlanacak.

Spiegel’e göre, Batı’nın en eski psikoterapi yöntemi olan hipnoz, popüler kültürde hasta önünde sallanan saatler ya da sahnede gösteri yapan sihirbazların pelerinleriyle özdeşleşmesine karşın, hâlâ “algıyı ve vücutlarımızı kontrol için zihnimizi kullanış yolumuzu değiştiren çok güçlü bir araç” olmayı sürdürüyor.

Hipnoz uygulamalarının klinik potansiyelinin giderek daha fazla kabul gördüğüne de işaret eden araştırmacı, buna karşın hipnozun beyinde fizyolojik düzeyde nasıl etki yaptığının şimdiye kadar incelenmemiş olduğunu belirtiyor.

Stanford ekibi, bu eksiği kapamak için hipnoz altındaki deneklerin beyinlerini görüntüleyerek, hipnoz uygulanmayan kontrol grubununkilerle karşılaştırmış. Kullanılan işlevsel Manyetik Rezonans Görüntüleme tekniğiyle, beynin hangi bölgelerinin etkinleştiği, oraya giden kan akışı izlenerek belirlenebiliyor. Ancak, önce hipnotize edilebilecek ve karşılaştırmak için de hipnoza dirençli kimselerin bulunması gerekiyor.

Şimdiye kadarki deneyimler, halkın ancak onda birinin hipnoza yatkın olduğunu gösterdiği için Spiegel ve ekibi 545 sağlıklı bireyi teste tabi tutmuş ve bunlardan 36’sının hipnoza kuvvetle yatkın, 21’inin de aşırı dirençli olduğunu belirlemiş. Çalışmayı bu 57 kişiyle sürdüren ekip, deneklerin beyinlerini dört kez; dinlenirken, bir anıyı hatırlarken ve iki ayrı hipnoz seansı sırasında taramış. Hipnotizmaya dirençli 21 kişinin kontrol grubu olarak taranması önemli, çünkü aksi halde hipnoz sırasında taranan beyinde gözlenen hareketliliğin hipnozla doğrudan bağlantılı olup olmadığı anlaşılamayacak.  

Sonuçta araştırmacılar, yalnızca hipnoza yüksek derecede yatkın gruptakilerin beyinlerinde ve yalnızca hipnoz seanslarında ortaya çıkan üç oluşum belirlemişler.

Birincisi, beynin salient (öne çıkan, belirgin) ağının bir parçası olan dorsal anterior singulat (arka sırt singula) denen bölgenin etkinliğinde bir azalma gözlenmiş. Salient ağ, beynin öteki işlevsel ağlarıyla da işbirliği içinde beynin iletişim, sosyal davranışlar ve duyusal, duygusal ve bilişsel bilgilerin entegrasyonuyla öz farkındalık dahil birçok farklı işlevinde rol oynuyor. Spiegel’e göre bu olgu, hipnoz sırasında yoğunlaşan odaklanma nedeniyle gelen başka sinyallerle ilgilenilmediğini gösteriyor.

İkinci olarak, beynin başka iki bölgesi, dorsolateral prefrontal korteks (yanal alt ön alın korteksi) ile insula, arasındaki bağlantılarda bir artış kaydedilmiş. Bu bağlantılar, beynin vücuttan gelen sinyalleri işlemden geçirip vücutta olup bitenleri kontrol etmesine yarıyor.

Nihayet üçüncü olarak da dorsolateral prefrontal korteks ile beynin ve vücudun “default” modda (varsayılan mod) çalışmasını yöneten bölgeler (orta ön alın ve arka singula korteksleri) arasındaki bağlanışlarda bir azalma belirlenmiş. Spiegel’e göre, işlevsel bağlantılardaki bu çözülme de, hipnoz da çok görülen, beynin yoğun odaklanması nedeniyle deneyin, hipnozcunun isteğiyle ya da kendiliğinden yaptığı hareketlerin bilincinde olmamasına yol açıyor. 

REFERENCES

  • 1. “Stanford study identifies brain areas altered during hypnotic trances”, Stanford University Medical Center, 28 Temmuz 2016