Yapacaklar listenizdeki işlerinizi yetiştiremediğiniz için kaç defa kendinize kızdınız? Başarılı olmak için illa “meşgul” olmak mı gerekir? Gece siz yatmak isterken, kütüphanede ders çalışan diğer öğrencileri görmek sizi endişelendirir mi?
Sevgili vücut, gerçekten uykuya ihtiyacın var mı?
Uyku, birçok üniversite öğrencisi için çoğu zaman bir lüks. Okul başlayınca, tatlı bir yaz esintisiyle perdelerin arasından giren sımsıcak güneş ışığının, yatağınızda kıvrılmışken sizi usulca uyandırdığı günler çok geride kalır.
Üniversite hayatı yoğun tempoludur. Dört yıllık lisans eğitiminizin büyük bölümünde (lisans üstüne devam edecekler için daha uzun bir kısmı), uyku düzeniniz ders programınıza göre şekillenir. Öğrenci olmak yalnızca rutin alışkanlıklarınızı sarsmaz; ayrıca vücudunuzu da fiziksel olarak etkiler.
Ne yazık ki, öğrenciler biraz daha çalışabilmek uğruna ya da zaten dolu olan programlarından vakit ayırıp sosyal faaliyetlere katılmak için çoğunlukla uykularından fedakârlık ederler.
Uyku neden bu kadar önemli?
İlk bakışta uyku faydasız, miskince rüya alemine dalabilmek için kullandığımız pasif bir aktiviteymiş gibi görünebilir. Oysa uyku sağlıklı ve başarılı bir hayatın temelini oluşturan yapı taşlarından biri olarak karşımıza çıkıyor.
Eğer uyku bu kadar önemsizse, doğada yaşayan hayvanlar yem olma tehlikesine karşın neden sürekli uyanık kalmıyorlar?
Örneğin, balarıları. Gece gündüz uyumadan vızır vızır bal yaptıklarını sanıyorsanız, bir daha düşünmelisiniz! Şöyle ki, manyetik bir aletle uykusuz bırakılan bal arılarının diğer arılarla etkili iletişim kuramadıkları Dr. Barrett Klein (Würzburg Üniversitesi, Almanya) ve ekibi tarafından gözlemlenmiş. Deney için uykularından olan arılar çalışma sonucunda danslarını iyi yapamadıkları için (arılar dans ederek iletişim kuruyorlar), yiyecek kaynakları gibi önemli bilgileri diğer arılara aaktarmada problem yaşamışlar.
Bu konu üzerine derinlemesine araştırma yürüten bir grup Amerikalı bilim insanı (Rochester Üniversitesi ve New York Üniversitesi, ABD) fare beyinleriyle yaptıkları incelemelerde, uykunun beyni adeta temizlediğine dair çarpıcı bulgulara rastladılar. Araştırmaya göre, uyurken büzüşen beyin hücreleri ( büyük olasılıkla destekleyici glia hücreleri), dokulararası sıvı dolaşımını artırıp, toksinlerin atılmasına yardımcı oluyorlar.
Yatmadan önce bilgisayar/akıllı telefon ekranlarından dolayı maruz kaldığımız parlak ışığın da hem beynimize hem de vücudumuza zarar verdiğini söylüyor araştırmacılar. California Üniversitesi (Los Angeles) Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü klinik profesörü Dr. Dan Siegel’a göre, “Gözlerimiz öyle bir foton akımına uğruyor ki, beynimize sürekli ‘daha uyuma zamanı değil’ mesajı gönderiyorlar.”
Dahası, gece ekrana bakarak geçirdiğimiz zaman, uykuya dalmak için gerekli olan melatonin hormonu salgılanmasını bastırıyor. Bilimsel bulgular da gösteriyor ki, uykusuzluğun beraberinde getirdiği beyindeki toksin birikimi dikkat problemlerinden, hafıza sorunları ve problem çözmede zorlanmaya kadar bir dizi sıkıntıya yol açabiliyor.
Uyku ve üniversite hayatı birbirini dışlayan şeyler olmamalı
Elbette ki üniversitelinin yükü ağırdır; fakat insanların hayatlarını verimli olarak yaşayabilmeleri ve en önemlisi, hayat dolu ve şevkle yaşamlarını sürdürebilmeleri için uykuya ihtiyaçları var.
En “meşgul” arıların bile etkili iletişim kurmak için uykuya ihtiyaçları varsa, en yoğun öğrenciler de uyuyup bunu başarabilirler.
REFERENCES
- 1. http://www.sciencemag.org/content/342/6156/373http://www.sciencemag.org/content/342/6156/373
- 2. https://www.youtube.com/watch?v=_1V0rDSTC9Ihttps://www.youtube.com/watch?v=_1V0rDSTC9I
- 3. http://news.utexas.edu/2010/12/13/biology_bees