Uluslararası Uzay Istasyonu’nda sonuçlandırılan bir deney, içinde yolculuk yapacaklar için uzayın sanıldığı kadar tehlikeli olmayabileceğini ortaya koydu.
Uzay yolcularının başetmek zorunda olacakları tehlikelerin başında kozmik radyasyon geliyor. Kozmik ışınlar diye adlandırılan ve uzayda ışığınkine yakın hızlarda yol alan proton ve başka yüklü parçacıklardan meydana gelen iyonlaştırıcı radyasyon, vücuttaki atomların dengesini bozarak kansere yol açabiliyor. Bu da Mars’a gidiş ve dönüş gibi astronotları uzun süre bu radyasyona maruz bırakacak seferler için önemli bir engel oluşturuyordu.
Uzun süreli yolculuklarda astronotların maruz kalacakları gerçek radyasyon tozunu belirlemek için Avrupa Uzay Ajansı ESA’nın Almanya, Polonya, Avusturya, İsveç ve Rusya’dan araştırma kurumlarının işbirliğiyle yürüttüğü MATROSHKA adlı deneyde, uzay istasyonunun içinde ve astronotların uzay yürüyüşleri sırasında maruz kaldıkları kozmik radyasyon 2004 ve 2009 yılları arasında ölçüldü.
Deney için, içi ve kafası, gerçek kemikler, insan vücudunun doku yapılarına benzeyen maddeler ve duyarlı sensörlerle doldurulan ve istasyon dışında da astronotların uzay elbiselerinin görevini yapan kılıflar giydirilen bir plastik manken kullanıldı.
Elde edilen verilerin uzun yıllar Almanya Uzay Araştırmaları kurumu DLF, Polonya Bilimler Akademisi Nükleer Fizik Enstitüsü (IFJ PAN) ve Viyana Teknik Üniversitesi’nde incelenmesinden sonra yeni açıklanan sonuçlar sürpriz niteliğinde. IFJ PAN’dan Dr. Pawel Bilski’nin verdiği bilgilere göre astronotların sağlık riskleriyle ilgili olan ve MATROSHKA detektörleriyle ölçülen efektif radyasyon değerleri, astronotların üzerlerinde taşıdıkları dozimetrelerin gösterdiğinden daha düşük.
Mankenin içine yerleştirilen çok sayıda “termoluminesan” (ısındıkça ışıyan) detektörler, 4,5 mm çapında silindirler. Lityum florürden hazırlanan bu detektörlere, normal kristal yapılarını bozarak kozmik radyasyon içindeki serbest elektronları tuzaklayan yükseltici maddeler eklenmiş. Detektörce soğurulan doza bağlı olarak, zamanla tuzaklanan elektronların sayısı artıyor. Sonradan bu detektörler laboratuvarda ısıtılınca, şiddeti soğurulan dozla orantılı olan bir ışık yayıyor ve böylece alınan doz duyarlı biçimde ölçülebiliyor.
Uzay yolculuğunun en büyük riski olan kanser, maruz kalınan radyasyona göre değişiyor. Yeryüzündeki doğal iyonlaştırıcı radyasyon kaynakları genellikle şiddetli gama ışınları biçiminde elektromanyetik radyasyon. Kozmik ışınlarsa, ağırlıklı olarak kanser hücreleri yaratmakta daha etkili olan yüksek enerjili protonlar ya da daha ağır iyonlardan oluşuyor. Termoluminesan detektörler gama ışınları ve iyonları ayıramadığından, manken ayrıca proton ve daha ağır parçacıkların izlerinin görülebildiği plastik detektörlerle de donatılmış.
Sonuçta deneyin ortaya koyduğu, astronotların Uzay İstasyonu içinde üzerlerindeki dozimetrelerin, maruz kaldıkları radyasyonu, mankendeki detektörlerin saptadığından yüzde 15 fazla gösterdiği.
Dozimetrelerin istasyon dışı ölçümlerde gösterdiği değerse, MATROSHKA mankenince saptananın yüzde 200 üzerinde!
Dr. Pilski yine de ihtiyatın elden bırakılmaması görüşünde. Çünkü sonuçlar her ne kadar Mars’a ya da Ay’a gidecek astronotların maruz kalabileceği radyasyon şimdiye kadar sanıldığından daha az görünüyor olsa da, yine de tehlikeli derecede yüksek.
Pilski, “Şunu unutmamalıyız ki, MATROSHKA deneyindeki ölçümler, gezegenimizin manyetik alanının kozmik radyasyon içinde yeryüzüne düşen elektrik yüklü parçacıkların sayısını önemli ölçüde azalttığı alçak Dünya yörüngesinde yapıldı” diyor.“ “Gezegenler arasındaki uzaydaysa böyle bir kalkan bulunmuyor.”
REFERENCES
- 1. “Space travel is a bit safer than exdpected”, The Henryk Niewodniczanski Institute of Nuclear Physics Polish Academy of Sciences, 3 Aralık 2014