
Susuzluğun Geçti mi? Emin misin?
Susuzluk hissinin kaynağı nedir? Sıcak bir yaz günü içilen bir bardak soğuk suyun yarattığı tatmin, nereden geliyor? Beyin ile vücut arasındaki ilişki, bedenin su ihtiyacını nasıl ayarlıyor?
Yakın zamana kadar, kandaki su oranı azaldığında beyindeki hipotalamus bölgesinin bizi uyararak su içmemiz gerektiğini hatırlattığı düşünülüyordu. (Hipotalamus bölgesi, hormonları ayarlar, susuzluk, kan basıncı, vücut ısısı gibi temel vücut fonksiyonlarını düzenler.) Fakat bilim insanları, bütün hikâyenin bununla sınırlı olamayacağını düşünüyor, çünkü içtiğimiz su neredeyse boğazımızdan geçtiği anda susuzluk hissimiz geçiyor. Oysa, bu suyun kana karışması ve hücrelerdeki suyu yenilemesi en az 10 dakika sürüyor.
California Üniversitesi’nden (San Francisco) nörobilim uzmanları Zachary Knight ve Christopher Zimmerman, 2016 yılında fareler üzerinde yaptıkları bir deneyde, boğazdan bir sıvı geçtiği anda, beynin hipotalamus bölgesindeki “susuzluk nöronları”nın sessizleştiğini keşfetti. Bu algılayıcılar, yutkunma hareketi ile birlikte, tüketilen sıvının miktarı ve sıcaklığına göre bir tahminde bulunuyor gibiydi. Susuzluk geçti mi, geçmedi mi?
Peki ya deniz suyu içtiğimizde ne olur? Bunu merak eden ekip, hipotalamusun yakınlarına bağlanan esnek optik lifler sayesinde, tuzlu su içen farelerin beyin faaliyetlerini inceledi. Fareler tuzlu su içtiği anda, beyindeki susuzluk sinyalleri geçiyor, fakat birkaç dakika içinde yeniden canlanarak, vücuda “bu çok tuzlu, su içmeye devam et!” diyor. Yani, sindirim sisteminin başka bir noktasında, beyinle iletişim kurarak vücudun su ihtiyacını ikinci kez denetleyen bir mekanizma olmalıydı.
Böylece, sıvıları doğrudan farelerin midesine zerk ederek deneylerine devam eden bilim insanları, beynin buna nasıl tepki vereceğini araştırdı. Mideye doğrudan tatlı su verildiğinde, susuzluk sinyalleri kesiliyor, fakat tuzlu su verildiğinde, bir süre sonra yeniden başlıyordu. Daha da ilginci, su ne kadar tuzluysa, beyindeki sinyal de o kadar güçlüydü. Midede bir yer, muhtemelen ince bağırsağın başında bir bölge, tüketilen sıvının tuz konsantrasyonunu net bir şekilde ölçüp, beyne bildiriyordu. Hatta yalnızca tuzluluk değil, kanın ozmolaritesini etkileyecek her şey, bu şekilde teşhis edilebiliyor.
Yalnız, tuzlu suyun susuzluk sinyallerini tetiklemesi için, vücudun zaten susuz kalmış olması gerekiyor. Yani vücutta su eksiği yoksa, doğrudan mideye verilen tuzlu su, susuzluk hissini tetiklemiyor. Bu da şu anlama geliyor: Susuzluk hissinin oluşması için, önce vücudun susuz kalması gerekiyor.
Knight, ‘‘Nöronların, sıvı alımı gibi bir aktiviteyi ayarlamak amacıyla vücudun farklı bölgelerinden gelen sinyalleri nasıl birleştirdiği, ilk defa gerçek zamanlı olarak izlendi’’ diyor ve ekliyor, ‘‘Tüm bu sinyallerin nasıl etkileştiğini, örneğin, stres ve vücut ısısı gibi etkenlerin, susuzluk ve iştahı nasıl etkilediğini öğrenmek için yeni kapılar açılmış oldu.’’
Bu araştırmalar, vücuttaki su oranının nasıl ayarlandığı hakkında bildiğimiz şeyleri oldukça derinleştiriyor. Ayrıca, deneyler fareler üzerinde yapılıyor olsa da, insanlar ve farelerin beyin yapısında, özellikle de hipotalamus bölgelerinde, ciddi benzerlikler var. Dolayısıyla bulguların insanlara uygulanabilirliği de gündemde.
REFERENCES
- 1. https://www.sciencedaily.com/releases/2019/03/190327142026.htm
- 2. https://www.livescience.com/65086-how-brain-knows-stop-drinking-water.html
- 3. https://www.eurekalert.org/pub_releases/2019-03/hhmi-tcb032619.php