Minik Robot Pervaneler
Teknolojik ilerlemenin gündelik hayatta karşımıza çıkan en somut yansımalarından biri belki de kullandığımız cihazların gittikçe küçülmesi. Özellikle elektronik aletlerin belkemiğini oluşturan mikroçiplerin her geçen gün daha da küçülmesi, küçülürken de becerilerinin ve kapasitelerinin genişlemesi, teknoloji uzmanı olmasak da sürekli şahit olduğumuz bir gerçek. Telefon, televizyon, bilgisayar gibi iletişim araçları buna iyi bir örnek. Nanoteknolojinin son yıllarda sergilediği muazzam ilerleme de tabii ki bunda önemli bir etken.
Bir diğer önemli yaklaşım da, bilim insanlarının yeni teknikler ve teknolojiler geliştirirken doğadan ilham alması. Biyotaklit (biomimicry), milyonlarca yıllık doğal evrim süreçlerinin sağladığı verimlilik ve avantajlardan faydalanarak daha etkili çözümler sunmanın gittikçe popülerleşen bir yöntemi. Kuşların kanat yapısından ilham alan uçaklar ve köpekbalıklarının dersinden ilham alan dalgıç giysileri, çoraplarımıza yapışan pıtrak tohumlarından ilhamla üretilen cırt cırtlar, hatta doğal ekosistemlerden ilhamla tasarlanan şehirler, bu yaklaşımın güzel örnekleri.
Şimdi de bilim insanları, akçaağaç tohumlarından ilham alarak dünyanın en küçük uçan mikroçiplerini geliştirdi. Buna belki tam olarak uçmak diyemeyebiliriz, çünkü ancak pervane gibi döne döne düşüyorlar, ama havada süzülme süresini epeyce uzatan yeni tasarımla, kirlilik gibi çevresel koşulları analiz eden veya havadaki parçacıkları inceleyerek hastalıkları takip eden, minyatür algılayıcılarla (sensörlerle) donatılmış oldukça işlevsel bir dizi “uçan” robot geliştirmenin kapılarını araladığını söylüyor araştırmacılar. Illinois Northwestern Üniversitesi bünyesinde çalışan ekibin şimdilik prototip olarak ürettiği bu cihazlar, özel tasarım kanatları sayesinde havada dönerek süzülürken çevresel veriler toplayabiliyor. Üstelik yalnızca bir kum tanesi boyundalar (Pervane biçimindeki akçaağaç tohumları da rüzgârla mümkün olduğu kadar uzağa taşınabilmeleri için evrim sürecinde bu şekli almıştır. Ama tabii ki bir kum tanesinden çok daha büyük ölçekte!)
Ekibin lideri John A. Rogers, gökyüzünden toplu halde bırakılan bu yeni robotların, örneğin, farklı yüksekliklerdeki hava kirliliğini tespit veya petrol sızıntısı gibi çevre felaketlerinin durumunu takip etmekte, ya da ultraviyole ışınları ölçmekte kullanılabileceğini belirtiyor. Her bir ünitede çok küçük bir güç kaynağı, veri toplayabilen algılayıcılar, bu verileri depolayan bir bellek ve bulguları bir alıcıya gönderebilen bir anten var.
Tabii bunu duyduktan sonra insanın aklına, çok küçük olsalar dahi bu cihazların da çevreyi kirletme olasılığı gelmiyor değil. Ne de olsa, belki milyonlarca minyatür pervane gökyüzünden bırakılacak. Buna çözüm olarak da, bu cihazların yapımında kullanılan malzemelerin kimyasal veya fiziksel yollarla kolayca çözünerek doğaya zarar vermeyecek, bir nevi “biyobozunur” hammaddelerden üretilebileceğini iddia ediyorlar. ‘‘Suyla temas ettiği zaman kısa bir süre içinde doğaya karışan bozunabilir polimerler, kompost yapılabilir iletkenler ve çözünebilir çipleri zaten üretiyoruz’’ diyor Rogers. Yakın zaman önce, kalp hastalarının hayatını kolaylaştırabilecek benzer bir yaklaşım, yeni nesil kalp pillerinin üretimi için gündeme gelmişti.
Araştırmacıların bundan sonraki hedefi, daha farklı tasarımlarla benzer cihazlar üretmek, örneğin karahindiba tohumları gibi rüzgârda uçuşabilen mikrobotlar.
REFERENCES
- 1. https://www.popsci.com/technology/maple-seed-microchips-monitor-environment/
- 2. https://www.sciencealert.com/the-smallest-flying-device-ever-made-by-humans-is-like-a-grain-of-sand