#

Merak İnsan Yaratıcılığının Motorudur: Bırakalım Merak Egemen, İnsan Ruhu Özgür Olsun . .

Bir üniversitede çalıştığımız ve günlerimizi bilimsel araştırmalar yaparak geçirdiğimiz için ne kadar şanslıyız. Hem yeni bilginin sınırlarında keşif gezisinde olacaksınız hem de maaşınızı alıp, geçiminizi sağlayacaksınız; daha keyifli bir şey olabilir mi? Ancak bu talih, meraklarımızı ve öğrendiklerimizi toplumun bütünüyle paylaşma sorumluluğunu da birlikte getiriyor.

Her ne kadar bilimsel araştırma şeklen üniversitelerin ve araştırma kurumlarının işiymiş gibi görünse de, insanlığın geleceği yalnızca bu birimlere emanet edilemez. Gezegenimizin geleceğini sağlama almak ve bizi tehdit edebilecek olumsuzluklara çare bulabilmek için dünyanın her köşesindeki her insanın yaratıcı potansiyelini seferber etmek zorundayız.

Bu eşsiz gezegendeki en önemli kaynak, insan beyninin her bireyin doğuştan sahip olup da, içinde yaşadığı toplum aracılığıyla büyüyen, yön değiştiren ya da azalan gereksinim ve arzularının çeşitliliği ve yoğunluğuyla zenginleşen dinamik erimidir. Bu kaynaktan en verimli biçimde yararlanabilmek için “bilgi”yi aktarmak, uyumluluğu teşvik etmek ya da toplumsal davranış kalıpları koymak biçimindeki tüm dürtülere direnerek, bireyin insan ruhunun özgürleşmesine takıntı derecesinde öncelik vermesini sağlamamız lazım. Tek amacımız, keşifler için tek neden ve son tahlilde bilinmeyen bilinmezlerin gün ışığına çıkarılması için tek umut olan yaratıcılığın önüne set çekilmesini ya da yok edilmesini önlemek olmalı.

İnsan yaratıcılığının yegâne gerçek motoru meraktır. Aslında insanın, ne kadar az bilirse, çevresindeki dünyayı daha çok merak edeceği söylenebilir. İyi eğitimli bir mühendis ya da biliminsanı, bilgisini yeterli görebilir ve göğün neden mavi, yaprakların neden yeşil olduğunu, ateşin nasıl yandığını zaten “bildiği” için o kadar meraklı olmayabilir. Bilgi dağarcığı dar, hatta boş olan araştırıcı bir zihinse, en derin ve en yoğun meraka sahip olabilir. Dolayısıyla, “bilgiyi” tartışılacak yanı kalmamış doğrularmış gibi yaymaktan kaçınmalı aksine, bildiğimizi sandığımız şeylerin ortaya çıkardığı yeni sorulara vurgu yapmalıyız.

İnsan ruhunun özgürleşmesini temel hedef olarak benimsediğimize göre, her türlü başkaldırıya açık olmalı; bireylerin toplumsal normlar dışında düşünüp davranmalarına gerçekten olumlu bakmalıyız. “Dışlanmışları” bizim alışkanlıklarımıza boyun eğmeye zorlamayalım ki, kendi kendimizi sınırlamış olmayalım. İnsan ruhunu özgürleştirelim ki, onu bilmediğimiz bilinmeyenleri ortaya çıkarma işine koşabilelim. Bilinmeyenleri araştırmak, ille de gerekli ya da “yararlı” sonuçlara bağlanmaksızın, kendi başına bir hedef olmalı; çünkü ancak böyle bir arayışla “mutlu rastlantı”nın meyvelerini toplayabiliriz.

KURIOUS, Koç Üniversitesi’nin  görünüşte bizden daha az “bilen”, gerçekteyse bilmediğimiz bilinmeyenleri ortaya çıkarmak için daha iyi bir konumda olan toplumun geneliyle merakımızı paylaşma çabasının ürünü. Bırakalım merak egemen, insan ruhu özgür olsun…